Bu çalışma, 1923–1938 erken Cumhuriyet dönemi başta olmak üzere Türkiye ekonomisini makaleler ışığında ele almakta, devletçilik politikaları, sanayileşme hamleleri ve kurumsal dönüşümü analiz etmekted...
" Arz Yanlı İktisat (20. yüzyıl) Temsilcileri: Arthur Laffer.
Temel Görüş: Vergi indirimleri ve serbest piyasa politikalarıyla üretim (arz) artırılmalıdır. Ekonomik büyümenin temeli arzın teşvik edilmesidir.
Önemli Kavramlar: Laffer Eğrisi, vergi indirimleri."
Bu makale, 1923-1938 dönemi Türkiye ekonomisini, 20. yüzyıl sonunun bir teorisi olan Arz Yanlı İktisat bakış açısıyla yeniden değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Çalışma, dönemin "üretimi artırma" ve "milli burjuvazi yaratma" hedeflerinin, arz yanlı teorinin özüyle olan benzerlik ve zıtlıklarını psikolojik, sosyolojik, felsefi ve tarihsel bağlamda sorgular. Tez, Erken Cumhuriyet'in temel amacının ekonomideki arz kapasitesini (üretim) artırmak olduğunu ve bunun için sınırlı da olsa özel teşebbüsü teşvik ettiğini savunur. Antitez, bu hamlenin, arz yanlı iktisatçıların öngördüğü serbest piyasa, düşük vergi ve minimal devlet modeliyle değil; tam aksine, yüksek vergiler, devlet tekelleri ve korumacılıkla desteklenen jakoben, müdahaleci bir devlet modeli üzerinden yürütüldüğünü iddia eder. Sentez ise, dönemin koşullarında (Lozan kısıtları, sermaye yokluğu, 1929 Buhranı) "arzı artırmanın" tek yolunun devlet öncülüğünden geçtiği, bu nedenle teorik olarak zıt görünen bu modelin pratikte "milli bir arz seferberliği" olarak okunabileceğidir.
Arz Yanlı İktisat, 1970'lerin sonunda ABD'de ortaya çıkan ve 1980'lerde Reagan Politikaları'nın temelini oluşturan bir teoridir. Temel argümanı, ekonomik büyümenin itici gücünün talep değil, arz (üretim) olduğudur. Arthur Laffer'in adıyla anılan Laffer Eğrisi, belirli bir eşiği aşan yüksek vergi oranlarının, vergi kaçakçılığını artırarak ve üretim isteğini kırarak devletin toplam vergi gelirlerini azalttığını öne sürer. Çözüm, vergi indirimleri ve serbest piyasa politikalarıyla özel sektörün üretim yapmasını teşvik etmektir. Bu çalışma, bu teorik lensi 1923-1938 Türkiyesi'ne uyarlayarak, dönem politikalarının bu teoriyle ne ölçüde örtüştüğünü veya ondan saptığını disiplinlerarası bir şekilde analiz edecektir.
1. Tez: "Arzı Artırma" Olarak Erken Cumhuriyet Ekonomisi
Dönemin retoriği ve bazı uygulamaları, arz yanlı bir bakış açısına destek sunar.
Üretim Vurgusu: İzmir İktisat Kongresi'nin (1923) ana teması, "üretimi artırmak" ve "milli sermayedar yaratmak"tı. Bu, özel teşebbüsün önünü açarak ekonominin arz kapasitesini güçlendirmeyi hedefleyen arz odaklı bir söylemdir.
Teşvik Politikaları: 1927'de çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu, yerli sanayiciye vergi muafiyetleri, bedava arsa ve taşıma indirimleri gibi avantajlar sağladı. Bu, doğrudan özel sektörü üretime teşvik etmeye yönelik bir "vergi indirimi" ve teşvik politikasıdır.
Altyapı Yatırımları: Demiryolları ve karayollarının yapımına ağırlık verilmesi, üretilen malların pazarlara ulaşım maliyetini düşürerek (lojistik arzını artırarak) ekonomik verimliliği artırmayı amaçlıyordu.
2. Antitez: Bir "Arz Seferberliği" Olarak Devletçilik ve Uygulamadaki Farklar
Ancak, uygulamanın detayları ve 1929 sonrasında benimsenen model, arz yanlı teorinin klasik tanımıyla çarpıcı bir şekilde çelişir.
Devletin Rolü: Arz yanlı iktisat minimal devlet ve serbest piyasayı savunur. Oysa Türkiye'de, özellikle 1929 sonrasında, devlet ekonominin merkezine yerleşmiştir. Korumacı gümrük duvarları (1929) serbest ticareti kısıtlamış, devlet tekelleri (Sümerbank, Etibank) özel sektörün girebileceği alanları sınırlandırmıştır. Bu, piyasa mekanizmasına değil, devlet planlamasına dayalı bir "arz artırma" modelidir.
Vergi Politikası: Laffer Eğrisi, yüksek vergilerin üretimi caydırdığını söyler. Oysa Erken Cumhuriyet, ağırlıklı olarak dolaylı vergilere (tüketim vergileri) ve tarımsal ürünler üzerinden alınan vergilere dayanıyordu. Aşar Vergisi'nin kaldırılması bir rahatlama sağlasa da, devlet sanayi yatırımlarını finanse etmek için vergi gelirlerini artırmaya odaklandı. Vergi yükü, özellikle köylü ve tüketici üzerinde baskı oluşturuyordu.
Sermaye Birikimi: Arz yanlı teori, özel tasarruf ve yatırımları öne çıkarır. Türkiye'de ise sermaye birikimi büyük ölçüde devlet eliyle ve devlet bankaları (İş Bankası, Ziraat Bankası) aracılığıyla sağlandı. Kaynak tahsisi piyasa sinyallerine göre değil, siyasi önceliklere göre yapıldı.
3. Psikolojik, Sosyolojik ve Felsefi Temeller: Neden Farklı Bir Yol İzledi?
Bu radikal farkın altında yatan nedenler disiplinlerarası bir analizle anlaşılabilir.
Felsefi Temel: Pozitivizm ve Jakobenlik: Dönemin hakim felsefesi, Auguste Comte'un pozitivizmiydi. Toplumu "akıl" ve "bilim" ile yukarıdan aşağıya dönüştürmeyi hedefleyen bu jakoben anlayış, serbest piyasanın kaotik ve plansız doğasına güvenmiyordu. "Doğru" olan, devlet eliyle planlı bir kalkınmaydı.
Sosyolojik Bağlam: Zayıf Burjuvazi: Arz yanlı politikaların işleyebilmesi için güçlü bir özel sermaye sınıfı gerekir. Osmanlı'dan devralınan miras, zayıf bir Türk-Müslüman burjuvazi ve yok denecek kadar az sanayi sermayesiydi. Bu koşullarda, arzı artırmanın tek yolu, devletin bizzat sanayici olmasıydı.
Tarihsel ve Psikolojik Zorunluluk: Ekonomik Bağımsızlık: Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkmış bir ulus için iktisadi istiklal (ekonomik bağımsızlık), siyasi bağımsızlığın bir tamamlayıcısıydı. Lozan'ın kısıtlayıcı hükümleri ve 1929 Buhranı'nın yarattığı şok, "kendi kendine yeterlilik" psikolojisini ve "hızla üretme" baskısını derinleştirdi. Bu aciliyet, uzun vadeli ve kendiliğinden işleyecek bir serbest piyasa modelinden ziyade, hızlı sonuç almayı vaat eden devlet müdahalesini gerekli kıldı.
Sentez ve Eleştiri: Koşulların Dayattığı Bir "Milli Arz Modeli"
Erken Cumhuriyet'in ekonomi politikasını, Arz Yanlı İktisat'ın katı kurallarıyla değerlendirmek bir anachronism (tarihsel yanılgı) olur. Ancak, her iki yaklaşımın da nihai hedefi üretim kapasitesini artırmaktır. Fark, bunu nasıl ve kimin eliyle yapacakları noktasında ortaya çıkar.
Arz Yanlı Model: Üretimi, vergi indirimleriyle özel sektörün eliyle artırmayı önerir.
Kemalist Model: Üretimi, devlet yatırımları ve planlamasıyla devletin eliyle artırmayı seçmiştir.
Bu tercih, teorik bir tercihten ziyade, tarihsel koşulların ve sosyolojik yapının bir zorunluluğuydu. Zayıf bir sermaye birikimi, emperyalist bir dünya konjonktürü ve acil bir kalkınma ihtiyacı, Türkiye'yi, liberal modellerden farklı, "devlet kapitalizmi" veya "milli bir arz seferberliği" olarak adlandırılabilecek bir yol izlemeye itmiştir. Bu model, arzı artırmada kısa vadede oldukça etkili olmuş (Sümerbank, demir-çelik tesisleri, şeker fabrikaları) ancak uzun vadede verimsizlik ve aşırı bürokrasi gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.
Sonuç
1923-1938 dönemi Türkiye ekonomisi, "üretim" vurgusuyla arz yanlı iktisatla ortak bir hedef paylaşsa da, bu hedefe ulaşmak için kullandığı araçlar (yüksek devlet müdahalesi, korumacılık, devlet tekelleri) itibariyle onun tam zıddı bir model örneğidir. Bu paradoks, ekonomik teorilerin evrensel olmaktan ziyade, içinde yeşerdikleri tarihsel, sosyolojik ve psikolojik bağlamla şekillendiğini gösterir. Erken Cumhuriyet'in "milli arz seferberliği", bir ulusun varoluş mücadelesi verdiği koşullarda, piyasa mekanizmasına duyulan güvensizliğin ve devleti kalkınmanın lokomotifi olarak gören jakoben bir modernleşme projesinin doğal bir sonucudur. Bu nedenle, dönemi anlamak için ekonomik teorileri sadece bir araç olarak kullanmak, ancak nihai yargıyı o dönemin koşullarına bakarak vermek gerekir.
Kaynakça
Birincil Kaynaklar:
Atatürk, M. K. (192?). Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I-II. Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Birinci İktisat Kongresi, 1923. Esaslar, Tutanaklar, Kararlar. Devlet Basımevi.
Teşvik-i Sanayi Kanunu (1927). Resmî Gazete.
İkincil Kaynaklar (Türkçe):
Boratav, Korkut. (2003). *Türkiye İktisat Tarihi 1908-2002.* İmge Kitabevi.
Tekeli, İlhan & İlkin, Selim. (1982). Uygulamaya Geçerken Türkiye'de Devletçiliğin Oluşumu. ODTÜ Gelişme Dergisi Özel Sayısı.
Kazgan, Gülten. (2005). Tanzimat'tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi. İstanbul Bilgi Üniv. Yay.
Aysan, Mustafa. (2007). Atatürk'ün Ekonomi Politikası. İstanbul: Derin Yay.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.