Bir zamanlar, uzak bir köyde fakir bir oduncu yaşarmış. Bu oduncunun güzeller güzeli bir kızı varmış. Kızı, köyde herkesin sevgisini kazanmış, iyiliksever ve çalışkan bir genç kızmış. Ama güzelliği kadar aklı ve cesaretiyle de tanınırmış.

Bir gün, oduncu ormanda odun keserken yaşlı bir adamla karşılaşmış. Yaşlı adamın üstü başı yırtık pırtık, yüzü ise yorgunluktan solgunmuş.
"Evladım," demiş yaşlı adam, "Günlerdir aç ve susuzum. Bana biraz yiyecek verebilir misin?"

Oduncu, elindeki erzak torbasından biraz yiyecek çıkarı yaşlı adama vermiş. Yaşlı adamla sohbet etmeye başlamış. Yaşlı adam teşekkür ederek, "Senin gibi iyi yürekli insanlar az bulunur. Sana ve ailene bir iyilik yapmak istiyorum.” demiş. Elini yırtık pırtık ceketinin cebine sokmuş ve küçük, ahşap renkli eski bir kutu çıkarmış:

"Bu kutuyu al. Ama çok dikkat et. Kutuyu açınca tek bir dilek hakkın olacak. İşte o dilek hakkını doğru zamanda kullan. Bir daha dilek hakkın olmayacak. Bunu bilmiş ol!" demiş.

Oduncu şaşkınlıkla kutuyu eline almış. Yaşlı adama teşekkür ederek ayrılmışlar, sonrasında topladığı odunları eşeğinin sırtına yükleyip evine dönmüş. Kızına olanları bir bir anlatmış. Sonra;

“Kızım bu kutuyu sen al, kaybolmayacak bir yere koy. Lazım olduğu zaman kullanırız.” demiş.

Oduncunun güzel kızı kutuyu dikkatlice incelemiş ve açma yerini falan görmüş ama hemen açmamış.

"Baba," demiş, "Bu kutu bizim hayatımızı değiştirebilir. Ama sabırlı olmalıyız ve doğru zamanda, doğru dileğimizi dilemeliyiz." demiş.
O sihirli kutuyu ölmüş annesinden kendisine kalan çeyiz bohçasının içine koyup bir güzel düğümlemiş.

Günler geçti, aylar birbirini kovalamış. Köyde kuraklık başlamış ve oduncu ve kızı zor günler geçirmeye başlamış. Kız, kutuyu açmayı düşünmüş ama her seferinde biraz daha beklemeye karar vermiş. Çünkü dilek hakkını gerçekten en ihtiyaç duyulan anda kullanmak istiyormuş.
Bir gün, köyün parayı para karşılığında satan bir kişi, oduncunun kapısına dayanmış. Oduncunun bu kişiden her hangi bir borç para almadığı halde, söylediği parayı ödemedikleri zaman evlerinden kovacağını söyleyerek tehdit etmiş.

Baba-kız çaresizmiş. İşte o an, kız kutuyu açmaya karar vermiş. Babası yanında olduğu halde kutuyu açtığında kutunun içinden altın renkli bir ışık yükselmiş. Kutunun içinden kalın ve gür bir ses duyulmuş:

"Dileğini dile."

Kız hiç tereddüt etmeden, "Ailem ve köyümüz kuraklıktan kurtulmasını, bolluk, bereket, huzur ve barış içinde yaşamak istiyorum," demiş.

Ellerinde boş bir kutu ile dışarı çıkmışlar. Bir de bakmışlar ki köyün üzerine yağmur yağmaya başlamış. O günden sonra kuraklık sona ermiş, tarlalar yeniden yeşermiş. Kuraklık yüzünden göç eden kuşlar yeniden geriye gelmişler.

Parayı para ile satan zorbanın yaptıkları haksızlar tüm köyde duyulmuş Herkes ondan uzaklaşınca artık bu köyde yaşayamayacağını anlamış ve köyden ayrılmak zorunda kalmış. Oduncu ve kızı, tüm köy halkıyla birlikte huzura kavuşmuşlar.

Oduncunun kızının, zekâsı ve cesaretiyle hem ailesini hem de köyünün zorbalıklardan kurtulmuş olması herkesi mutlu ve huzurlu olmasını sağlamış. Herkes onu daha da çok sevip ve saygı duymuşlar. Böylece, oduncunun kızı masallara konu olacak bir kahraman olmuş.

Gökten üç elma düşmüş; biri oduncuya, biri güzel kızına, biride bu masalı okuyanlara…

01.02.2025 Ankara
Durmuş Ali ÖZBEK
Eğitimci Yazar,
Kültür Bakanlığı Halk Şairi