///BU KİTAPTA YER ALAN TÜM MASALLARIN YAZARI DURMUŞ ALİ ÖZBEK'E AİT OLUP, YAZILI VE GÖRSEL, MEDYA ORGANLARINDA, TÜM DİJİTAL YAYINLARDA TELİF HAKLARI YASASINA UYGUN YAZARDAN YASAL İZİN ALINMADAN KULLAN...
Bir zamanlar, küçük bir orman köyünün hemen kenarında küçük bir ev varmış. Bu evde de yaşlı bir dede yaşarmış.
Yaşlı dede, evinin önünde akşam için yakacak odun hazırlarken avlunun ön tarafındaki yoldan yorgun ve bitkin bir halde yürüyüp gelen bir çocuk görmüş.
“Allah Allah! Akşamın bu saatinde böyle yalnız gelen çocuk da kim ola ki?” demiş kendi kendine.
Yaşlı dede, yola doğru biraz yaklaşıp;
“Hey çocuk, nereden gelip, nereye gidiyorsun?” demiş.
Çocuk; “Bilmiyorum!”
Yanına varınca çocuğun önüne çömelmiş; “Hele dur bakayım evlat!” demiş. Yaşlı dede; “Evlat, sen bu köyden kimin çocuğusun?” demiş.
Çocuk; “Ben bir anda kendimi bu yolda buldum. Ben de yürüdüm geldim.” demiş.
Yaşlı adam tekrar sormaya devam etmiş; “Evlat, senin annenin adını, babanın adını bana söylesen.” demiş, ama çocuk yine; “Amca ben bilmiyorum.” deyince yaşlı adam iyice şaşırmış.
Çocuk; “Amca, ben kendimi bu yolda buldum. Başka bir şey bilmiyorum.” demiş.
Akşam karanlığı başladığı için; “Evlat, şimdi köyün içine gidip sorsam herkes evine çoktan girdi. Dışarıda kimseleri bulup soramayız. Ben seni eve alayım, yarın anneni babanı bulur teslim ederim. Sabah ola, hayrola.” demiş.
Yaşlı dede zaten bitkin olan çocuğun elinden tutup eve götürmüş. Yedirip içirmiş. Çocuk hemen uyuklamaya başlamış. Bir yatak hazırlamış. Çocuk yastığa başını koyarken uyuyakalmış.
Ertesi sabah yaşlı dede kahvaltı hazırlarken çocuk da uyanmış. Kahvaltı sofrasında çeşitli sorular sormuş. Çocuk hiçbir şey hatırlamıyormuş. Kimin olduğunu, nereden geldiğini ya da neden köye yalnız geldiğini hatırlamıyormuş.
Yaşlı dede; “Adın ne?” diye sorduğunda, çocuk adını da bilmediğini söyleyince iyice şaşırmış.
Güneş doğup köy içinden sesler gelmeye başlayınca yaşlı dede ile çocuk köy meydanındaki muhtarlığa gidip yaşlı dede durumu anlatmış. Orada bulunan herkes çocuğa bakmış, köyde böyle bir çocuk olmadığı, annesinin, babasının da bu köyden olmadığı kanaatine varılmış. Orada bulunan köylülerden birisi; “Bu çocuk adını da bilmezmiş!” diye söyleyince herkes çocuğa “Adını Bilmez” demeye başlamış. Köyün muhtarı yaşlı dedeye; “Bu çocuğun ailesi bulunana kadar sen bakmaya devam et. Sana yardım da ederiz. Ben de bütün köylere haber salayım, araştıralım.” demiş.
Köyden çocuğa bakan yaşlı dedeye yardımlar da gelmeye başlamış. Yaşlı dede ile Adını Bilmez yaşamaya devam ediyorlarmış.
Çocuk geçmişine dair hiçbir şey hatırlayamıyormuş. Sadece köyün yakınlarında bir yerden itibaren yürüyüp geldiğini hatırlıyormuş. Köyden kimse buna akıl erdirememiş. Hiçbir köyden de “Çocuğumuz kayboldu.” diyen olmamış.
Yaşlı dede ile çocuğun hatırladığı noktaya kadar defalarca gidip gelmişler, yine bir şey hatırlamıyormuş.
Ormanlık saha köyün yakınında başladığı için Adını Bilmez sabah erkenden kalkar, ormanda dolaşır, yenen meyvelerinden toplar ve doğanın güzelliklerini izlermiş.
Hayvanlarla dost olmuş. Kuşlar onun omzuna konar, tavşanlar etrafında zıplarmış. Ama yine de içinde büyük bir boşluk hissedermiş.
"Ben kimim? Gerçek adım ne?" diye düşünmeden edemezmiş.
Yine bir gün, ormanda dolaşırken yaşlı bir bilgeyle karşılaşmış. Bilge, uzun beyaz sakalları ve parlak gözleriyle oldukça etkileyici biriymiş. Adını Bilmez'e bakıp gülümsemiş.
"Evlat, neden bu kadar düşüncelisin?" diye sormuş bilge.
Adını Bilmez içini dökmeye başlamış. "Kendimi bildim bileli bu köydeyim, ama kim olduğumu bilmiyorum. Adımı bile hatırlamıyorum. Bu yüzden herkes bana 'Adını Bilmez' diyor." demiş.
Bilge, çocuğun gözlerine dikkatlice bakmış ve derin bir nefes almış. "Belki de adını bulmak için bir yolculuğa çıkman gerekiyordur," demiş. "Bu ormanın derinliklerinde bir büyülü göl var. O göl, insanlara kendilerini tanımaları için sırlar fısıldar. Ama oraya ulaşmak cesaret ve kararlılık ister." demiş ve bilge uzaklaşıp gitmiş.
Adını Bilmez, bilgenin sözlerinden etkilenmiş. "O gölü bulacağım!" demiş kararlılıkla.
Beraber yaşadığı dedenin yanına gelmiş ama ona hiçbir şey söylememiş. Aslında beraber yaşadığı kişiye söylemesi gerektiğini biliyormuş ama o sihirli gölü bulmaya gitmesine engel olur düşüncesiyle bunu tek başına başarması gerektiğine kararlıymış.
Ertesi sabah erkenden yola çıkmış. Az gitmiş, uz gitmiş, ormanın derinliklerine ilerledikçe yolu zorlaşıyormuş. Ağaçlar daha sıklaşıyor ve hava daha karanlık oluyormuş. Ama Adını Bilmez yılmıyormuş. Yol boyunca karşısına çıkan engelleri aşarken hayvan dostları da ona yardım etmiş. Kuşlar yolunu bulması için gökten uçmuşlar, sincap daldan dala zıplayarak gideceği yönü belirlemişler, bir de dallarda zıplarken çeşitli meyveler toplayıp Adını Bilmez’e uzatıp vermişler.
Günler süren yolculuğun sonunda büyülü göle ulaşmış. Gölün suyu o kadar berrakmış ki sanki bir ayna gibiymiş. Adını Bilmez, gölün kenarına oturmuş ve suya bakmış. Birdenbire gölden bir ses duyulmuş: "Ey yolcu! Buraya kadar cesaretle geldin. Şimdi kim olduğunu öğrenmek için kalbindeki tüm soruları sor bakalım."
Adını Bilmez, derin bir nefes almış ve sormuş: "Ben kimim? Adım ne?" demiş.
Gölün yüzeyi dalgalanmış ve bir görüntü belirmiş. Görüntüde Adını Bilmez'in bebekken ailesiyle mutlu bir şekilde yaşadığı bir sahne varmış. Bu sahnenin devamında ise; yaşadıkları yerde önce büyük bir veba salgınıyla insanların öldüğünü, diğer kalanları, anne ve babasını ise çok şiddetli bir fırtınanın hepsini alıp götürdüğünü görmüş. İşte o fırtına Adını Bilmez’i de köyün yakınındaki yola indirmiş. Göl ona; ailesinin "Umut" olarak çağırdığını göstermiş.
Adını Bilmez'in gözleri dolmuş. "Demek benim ailem de ölmüşler, adım da Umut." diye fısıldamış. Kalbindeki boşluğun bir anda dolmuş gibi olduğunu hissetmiş.
Göl tekrar konuşmuş: "Adın Umut ama unutma ki sen sadece bir isimden ibaret değilsin. Senin cesaretin, iyiliğin ve kararlılığın seni sen yapar."
Adını Bilmez, adının Umut olduğunu öğrenmenin sevinciyle, köye döndüğünde artık kim olduğunu biliyormuş.
İlk önce beraber yaşadığı dedenin yanına gidip anlatmış. Köy meydanında köylülere de yaşadığı macerayı anlatmış. Köylüler tek tek onun hikâyesini dinlemişler ve ona sarılmışlar.
O günden sonra herkes ona Umut diye çağırmaya başlamış. Umut, hem adını gururla taşımış, hem de kim olduğunu öğrenmenin gururuyla mutlu olmuş. Umut, köydeki herkes için bir ilham kaynağı olmuş. Böylece, Adını Bilmez, önceki ve yeni adıyla “Umut” olarak mutlu bir hayatı yaşlı dedeyle sürdürmeye devam etmiş.
Gökten üç elma düşmüş; biri Umut’a, biri yaşlı dedeye, biri de bu masalı okuyanlara…
09.02.2025 Ankara Eğitimci Yazar Kültür Bakanlığı Halk Şairi
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.