Aşkın Kanatlarında: Bir Yunus Hikayesi
Roman
Yazar: Hüseyin TURHAL
AŞKIN KANATLARINDA: Bir Yunus Hikayesi
13. yüzyıl Anadolu'su. Toprak çatlaktı, gök suskundu. Kıtlık, sadece tarlaları değil, insanların ruhunu da kurutuyordu.
Biçare Yunus, sıradan bir çiftçiydi. Kö...
BÖLÜM 2: Buğday mı, Nefes mi? 🚪 Dergâhın Hâlesi Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhı, Anadolu'nun çoraklığında bir vaha gibi duruyordu. Taş duvarları sade, ancak içinden yayılan sükûnet ve sıcaklık, dışarıdaki kuraklıkla tezat içindeydi. Yunus, kapıya yaklaştığında, yıllardır üzerinde taşıdığı tüm endişelerin hafiflediğini hissetti. Kapıda, yüzü nurlu, gözleri derin bir derviş onu karşıladı. Yunus, kekeleyerek geliş amacını anlattı. Derviş, başıyla tasdik etti ve onu avluya yönlendirdi. Hacı Bektaş-ı Veli, avlunun gölgelik bir köşesinde, etrafındaki müritlerle sohbet ediyordu. Oturuşu vakur, bakışları ise ruhun en derinindeki kaygıyı bile okuyacak kadar keskindi. Yunus, titreyen ellerle heybesindeki alıçları yere bıraktı. "Selam olsun erenler meclisine," dedi Yunus, sesi boğazında düğümlenmişti. "Ben Biçare Yunus. Köyümüz aç, tarlalarımız kurumuş. Size, dualarınızın gücüne sığınıp, elimizde kalan son dermanı, bu yaban alıçlarını getirdim." Hacı Bektaş-ı Veli, tebessüm etti. Gözleri, Yunus'un yorgunluğunu, utancını ve omuzlarındaki köyün yükünü bir bakışta çözmüştü. "Ey yorulmuş, ey toprak derdiyle dertlenmiş misafir," dedi Hünkâr. Sesi, kış ortasında açan bir çiçek gibiydi, yumuşak ama güçlü. "Hediyeni kabul ettik. Lakin sen bu yola, sadece buğday için gelmedin. Ruhen de açsın, öyle değil mi?" Yunus, şaşkınlıkla başını kaldırdı. Sadece fiziksel açlığını değil, son zamanlarda içini kemiren manevi boşluğu da görmüştü. ⚖️ Kritik Soru: İki Kapının Seçimi Hacı Bektaş, alıçları eliyle işaret etti. "Bu alıçlar ki, kurakta bile tutunmuş. Onlar bize, azla yetinmeyi anlatır." Sonra gözlerini Yunus'un gözlerine dikti ve sarsılmaz bir ifadeyle sordu: "Ey Yunus. Senden, yol için bir karşılık isteyeceğiz. Sana, köyünü kurtaracak kadar buğday mı verelim, yoksa seni ve köyünü ebediyete taşıyacak olan Nefesi mi?" Soru, avlunun ortasına düşen bir yıldırım gibiydi. Bütün müritler nefesini tuttu. Yunus'un zihni allak bullak oldu. Nefes neydi? Büyü mü, dua mı, keramet mi? Köydeki aç çocukların çığlıkları, aklındaki bütün mistik düşünceleri boğdu. Yunus’un önceliği, karnı aç olanları doyurmaktı. Maneviyat, tok karınla düşünülecek bir lükstü sanki. "Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan, gel biraz da sen oyalan." Yunus, henüz bilmediği bu şiirin tam zıddını yaşıyordu. Şu an, mal (buğday) ondan daha gerçekti. "Ulu Hünkârım," dedi Yunus, sesi kırık bir cam parçası gibiydi. "Bizi bağışla. Benim kaygım şahsi değildir. Lakin, köydeki çocuklar... Onların karnı açken, ney nefes dinler ne de gönül huzur bulur. Ben... ben buğdayı isterim." 🚪 Yön Değişikliği Hacı Bektaş-ı Veli'nin yüzündeki tebessüm silinmedi, ama gözlerinde derin bir hüzün belirdi. "Öyle olsun, Yunus," dedi. "İnsan ancak, ihtiyacı olanı seçer. Buğday senin olsun." Hünkâr, yanındaki müritlerinden birine işaret etti. Kısa süre sonra Yunus'un sırtına, köyünü kurtaracak kadar çok çuval yüklendi. Ancak bu çuvalların ağırlığı, Yunus'un kalbindeki pişmanlığın ağırlığı yanında devede kulak kalırdı. Yunus, sırtında buğdaylarla dergâhtan ayrılırken, Hacı Bektaş-ı Veli, yanındaki müritlerinden birine fısıldadı: "Oğul, Yunus'un nasibi buğday değil, nefes idi. Lakin nasibi, bir başka kapıda gizlidir. Git, ona de ki: 'Bizim verdiğimiz nasibi almadıysan, seni Taptuk Emre'ye yönlendirelim. Onun kapısında ne istersen onu bulursun.' Git ve yolunu değiştir." Yunus, henüz birkaç adım atmıştı ki, derviş yetişti ve kulağına Hünkâr'ın sözlerini fısıldadı. Yunus’un çuvalların ağırlığı altında ezilen bedeni birden durdu. Taptuk Emre. O an anladı ki, en büyük hatayı yapmıştı. En büyük hazineyi, bir avuç buğdaya değişmişti. Yunus, çuvalları olduğu yere bıraktı. Gözyaşları, kurak toprağa düşen ilk damlalar gibiydi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.