Leyla Demir, 28 yaşında, hayatını eski kitapların huzurlu kokusu ve katı bir rutin üzerine kurmuş bir kütüphanecidir. Onun dünyası, her sabah bindiği T1 tramvayının arka vagonundaki sessiz, pencere ke...
Birinci Bölüm: Sessiz Vagon Leyla Demir'in hayatı, T1 Kabataş-Bağcılar hattının gürültüsüyle kurulmuştu. Her sabah saat 07:45'te kapısının önünden geçen tramvayın ıslığı, onun alarm ziliydi. 08:05'te durağa varır, her zaman en arka vagonun sol tarafında, pencere kenarındaki tekli koltuğu kapardı. Kütüphanecilik mesleği, ona gürültülü dünyanın içinde sessiz bir sığınak bulmayı öğretmişti. Tramvay, onun için kitap okuma odası gibiydi; şehir akıp giderken o, satırların arasında kaybolurdu. O sabah da öyleydi. Tramvay, Eminönü durağından kalabalığı kusup tekrar yutarken, Leyla ince kapaklı, eski bir baskı şiir kitabına gömülmüştü. Ancak son birkaç haftadır, okumasına engel olan, küçük ama sürekli bir dikkat dağınıklığı yaşıyordu: Makinist. Tramvay hareket etmeden hemen önce, makinistin anons kabininin önündeki o küçük dijital panoda genellikle "Kapılar Kapanıyor" veya "Bir Sonraki Durak..." gibi standart uyarılar yazardı. Ama Leyla, son zamanlarda, çok hızlı değişen, iki saniye süren garip metinler yakalamaya başlamıştı. İlk başta yorgunluğuna verdi. Sonraki gün "Sade bir başlangıç mı?" yazısı belirdi, hemen ardından "Yeni nesil metin" uyarısına geri döndü. Dün ise "Kaybolmuş bir paragraf arıyorum" yazmıştı. Leyfa, o anons ekranının bir tür kişisel günlük haline geldiğini düşünmeye başlamıştı. Tramvay, karanlık bir tünele girerken panoya baktı. Işığın cılız aydınlatmasında, metin yine belirdi. Bu seferki her zamankinden daha uzundu ve Leyla’nın kalbini hızlandırdı: "Aşk, yanlış duraktan beklemiş. Ama sen, her sabah aynı duraktan doğru zamanda biniyorsun." Leyla nefesini tuttu. Bu bir tesadüf değildi. Bu, onun oturduğu arka vagona kadar uzanan, rayların üzerinde kurulmuş, tehlikeli derecede kişisel bir iletişim hattıydı. Başını kaldırıp, onu yüzlerce yolcu kalabalığından ayıran cam duvara, makinist kabinine baktı. Can Yılmaz, o anonsu yazan kişi, makinelerle örülmüş cam kabininde, şehre odaklanmış, ifadesiz bir şekilde ileriye bakıyordu. Yorgun gözleri ve üniforması, onu bir kahraman değil, sadece vardiyasını tamamlamaya çalışan sorumlu bir memur gibi gösteriyordu. Ama o, sessiz vagonuna, okuduğu kitaba ve rutinlerine gizlice sızmıştı. Leyla, elindeki eski şiir kitabının kapağını kapattı. Artık kitabı okuyamazdı. O gün, okuduğu metinler, kitabın içindeki değil, kabinin önündeki panodan gelenlerdi. Tramvay ani bir fren sesiyle durduğunda, Leyla sıçradı. Topkapı durağına varmışlardı. Kapıların açılmasını bekleyen Can'ın gölgesi, camdan Leyla'nın üzerine düştü. Leyla, içindeki telaşlı sesi bastırarak kendine sordu: Şimdi ne yapmalıyım? O bir makinist. Ben bir okuyucu. Aramızda bir cam duvar ve yüzlerce yolcu var. Ama o... beni fark etti. Tam o sırada Can'ın sesi, anons sisteminden tüm vagona yayıldı. Sesi her zamankinden daha net, daha kişisel ve titrekti: "Lütfen dikkat edin. Eşyalarınızı kontrol edin. Ve... bazen, beklediğiniz durak yanlış olsa bile, bindiğiniz tramvay sizi doğru yere götürür. İyi günler." Leyla'nın durağıydı. Ama ilk kez inmek istemedi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.