Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
AŞK ADASI ve KAYIP HARİTA ROMAN Hüseyin TURHAL
AŞK ADASI: KAYIP HARİTA - Roman Tarihin peşindeki bir akademisyen ve hayatta kalma ustası bir komando. Pasifik'in ortasında, bir sırrın ortasında kesişen iki hayat. Akademisyen Elara, büyükannesinde...
5. Bölüm

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Güvenin Bedeli ve Kükürt Yağmuru

27 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
AŞK ADASI: KAYIP HARİTA
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Güvenin Bedeli ve Kükürt Yağmuru
7. Bölüm

Milos'un sesi, mağaranın karanlığında bir kurşun gibi sekmişti. Kaan, daracık obsidiyen patikasının sonunda, mermer levhanın önünde donup kaldı. Arkasında boşluk, önünde açılmayı bekleyen bir kapı, geride ise Elara ve hayatını tehdit eden dört silahlı adam vardı.

"Hadi ama, Komando," diye Milos alaycı bir sesle bağırdı. Elara'nın çenesini kavradı. "Ona Tucker Case derlerdi, yanılıyor muyum? Parçalanmış itibarını toparlamak için mi buradasın? Günü kurtarmaya çalışmak çok yersiz. Günlüğü ver, seni de onu da bırakırım."

Kaan'ın gözleri Milos'a, ardından Elara'nın korkuyu gizlemeye çalışan kararlı yüzüne kilitlendi. Kalbi hızla çarpıyordu. Ona "Tucker" diye seslenmesi, Kaan'ın karanlık geçmişini bildiğini gösteriyordu. Tucker Case, hırs uğruna işini, itibarını ve neredeyse hayatını kaybetmiş bir adamdı. Bu adanın 'Aşk Yolu', ona geçmişteki hatalarını unutturmayacaktı.

"Bana yalan söyleme," dedi Kaan, sesi Milos'un tehdidini bastıracak kadar gürdü. Ama sözleri Milos'a değil, Elara'yaydı. "Günlükte yazana göre o levhaya sadece 'dürüstlükle' dokunulabilir. Dürüstlük ne anlama geliyor, Elara?"

Elara'nın Milos'un elindeki yüzü gerilmişti. Ona bakarken hızla kelimeleri seçiyordu. "Kaptan... Kaptan, hazineyi kendisi için değil, sevdiği kadın için saklamış. Ama onu bulamadan ölmüş... Dürüstlük, Milos'a yalan söylemek değil. Dürüstlük... bizim aramızdaki gerçeği sunmaktır!"

"Saçmalık!" diye kükredi Milos, Elara'nın kolunu sıkarak.

Kaan gözlerini kapattı. Elara'nın sesi, Milos'un tehdidinden daha güçlü gelmişti. Kaan, bu kadını birkaç saat önce tanımıştı, ama onun kararlılığı ve tarihi gerçeğe olan bağlılığı, Milos'un dünyasındaki on yıllardır bildiği tüm sahtekarlıklardan daha dürüsttü. Kaan, hayatında ilk kez, sadece kendi hayatta kalması için değil, başkasının inancı için de bir risk alıyordu.

Gözlerini açtı. Milos'a meydan okurcasına gülümsedi. "Seninle pazarlık yapmayacağım, Milos. Geç kalmışsın."

Ve o an, Kaan mermer levhaya iki eliyle birden bastırdı.

Milos, şaşkınlıkla bağırdı. "Ne yapıyorsun sen, aptal?!"

Levha Kaan'ın ellerinin altındayken, mağara derin bir gümbürtüyle sallandı. Obsidiyen patikasının başladığı yerde, Elara'nın hemen önünde, yer aniden çatladı ve lav gibi kırmızı bir duman yükselmeye başladı. Adanın kalbi tepki veriyordu.

Elara’nın ayaklarının altındaki zemin kararsızlaştı. Milos ve adamları dengelerini kaybettiler.

"Bu dürüstlük ne?" diye bağırdı Kaan, acı içinde. Levha, ellerini yakıyordu.

Elara, Milos'un elinden kurtulmak için çırpındı. "Günlüğe göre... o, geride bıraktığın kişiye duyduğun güvendi. Senin benim için geri döneceğine inanmak!"

Bu, Aşk Yolu'nun testinin özüydü: Hayatını, sadece birkaç saat önce tanıdığın birinin sözlerine emanet etmek.

Kaan'ın kolları yanıyordu ama bırakmadı. Tam bu sırada, patikanın her iki yanındaki volkanik boşluktan, keskin kükürt kokulu, sıcak buhar fışkırmaya başladı. Mağara cehenneme dönmüştü.

8. Bölüm

Milos ve adamları, sıcak buhar ve sarsıntı nedeniyle paniğe kapıldı. Silahlar düştü. Kaan'ın tarafındaki duvar büyük bir gürültüyle açıldı.

Ancak açılan şey, bekledikleri hazine odası değildi. İnce bir geçitti, hemen yanında yanan bir merdiven vardı.

"Şimdi, Elara!" diye bağırdı Kaan.

Elara, zemin çatlayıp Milos'un adamlarından biri aşağı yuvarlanırken, hızla yerdeki günlüğü kaptı ve açılan geçide doğru koştu. Milos, Elara'yı yakalamak için atıldı ama Elara, elindeki palayla Milos'un koluna bir darbe indirdi. Bu, Kaan'ın ona bıraktığı pala değil, kendi çantasına sakladığı keskin araştırma bıçağıydı.

Elara, geçide girdi. Kaan, mermer levhayı bırakırken, yanmış elleriyle bile hemen peşinden atıldı.

"Kaçamazsınız!" diye bağırdı Milos, elini tutarak.

Kaan, geçide girmeden önce son bir hamle yaptı. Levhanın yanındaki bir çıkıntıyı tekmeledi. Bu, kapıyı tekrar kapatacak bir mekanizmayı tetikledi. Mağaranın büyük kapısı, sarsıntıyla birlikte Milos ve adamlarının üzerine gürültüyle kapandı.

Kaan ve Elara, kendilerini dar, dolambaçlı bir tünelde buldular. Arkalarındaki sesler kesilmişti. Tünelin sonu, serin, taze hava kokan, loş bir ışığa açılıyordu.

Sonunda, ormanın derinliklerinde, küçük, gizli bir vadiye ulaştılar. Bir şelale, kristal berraklığında bir göle dökülüyordu. Huzurlu bir manzaraydı ama ikisi de terden sırılsıklam ve gerginlikten titriyordu.

Kaan, nefes nefese bir kayaya yaslandı. Yanmış ellerini inceledi. "Beni geride bırakmayacağına nasıl bu kadar emin oldun?" diye sordu, sesi kısıktı. "Seni tanımıyordum bile."

Elara, yanına yaklaştı ve yanmış ellerini dikkatlice inceledi. "O mermer levhanın üzerindeki yazıyı gördüm. 'Dürüstlük: Geride bırakılan kişinin sana olan inancı.' Sen o levhaya dokunarak bana olan güvenini gösterdin. Ben de sana olan inancımı gösterdim. Yolun açılması için ikimizden de bir şey gerekiyordu."

Elara, çantasından bir ilk yardım seti çıkardı ve Kaan'ın ellerini sarmaya başladı. Aralarındaki temas artık zoraki bir işbirliği değil, paylaşılan bir travmanın getirdiği hassas bir yakınlıktı.

"Yine de," dedi Kaan, Elara'ya bakarak. Gözlerinde ne alay ne de öfke vardı, sadece saf bir merak vardı. "Bu güven, çok pahalıya patlayabilirdi, akademisyen."

Elara, sargıyı sıkıca bağladı. "Hayatta kalmak her zaman bir bedel ister, Kaan. Ve bence sen, o bedeli ödemeye hazırsın. Belki de bu adanın, senin 'Tucker' geçmişinden uzaklaşmak için ihtiyacın olan şeydir."

Kaan, bir an sessiz kaldı. Elara, onun hayatındaki en büyük sırrına dokunmuştu ve Kaan, buna tepki göstermemişti.

"Günlük," dedi Kaan, konuyu değiştirerek. "Şimdi ne diyor?"

Elara gülümsedi. Bu zorlu yolculuğun ortasında bile, Kaan'ın maceraya olan tutkusu baskın geliyordu. Günlüğü açtı ve vadiyi işaret eden bir çizimi gösterdi.

"Diyor ki, 'Gerçek yolun rehberi, gölün yansımasıdır.' Sanırım, son adıma çok yaklaştık, Kaan. Ama yalnız değiliz. Milos hâlâ dışarıda ve biliyoruz ki... burası bir cennet değil."

Beşinci Bölüm'de Kaan ve Elara, Milos'tan gizlenirken göldeki yansımayı takip ederek son hazine odasını bulmaya çalışacaklar. Bu, adanın mistik doğasının son bir sınavı olacak.

Beşinci Bölüm'de Kaan ve Elara, Milos'tan gizlenirken göldeki yansımayı takip ederek son hazine odasını bulmaya çalışacaklar. Bu, adanın mistik doğasının son bir sınavı olacak.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL