Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk
Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
Nemrut'un Zirvesindeki Ebedi Yemin: Bir Adıyaman Aşkı
Adıyaman... Taşın dile geldiği, Kommagene Krallığı'nın fısıltılarının rüzgârda gezindiği o kadim topraklar. Elif, şehir merkezinde, eski taş evlerin gölgesinde büyümüş, gözleri Fırat'ın bereketi gibi parlak, elleri pamuk tarlasının zarafetini taşıyan genç bir kızdı. O, nar tanesiydi; dışı sağlam ama içi coşkuyla dolu. Yaman ise, Karakuş Tepesi'nin heybetli sütunları arasında güvercin besleyen, kaşları Nemrut'un zirvesi gibi dik, kalbi ise Cendere Köprüsü'nün sağlamlığıyla atıp duran bir delikanlıydı. O, çınar ağacıydı; kökleri derin, gölgesi serin.
Tanışma: Gün Doğumu Ritüeli Kaderleri, herkesin ömründe bir kez görmeyi arzuladığı yerde, Nemrut Dağı'nın zirvesinde kesişti. Her yıl, haziran ayında, güneşin en uzun dans ettiği gün doğumu için dağa çıkardı herkes. Elif, o sabah, turuncu ve morun sonsuz bir ahenkle gökyüzünü boyadığı o anı yakalamaya çalışırken, fotoğraf makinesini düşürdü. Toprağa değmeden önce bir el havada yakaladı makineyi. O el, Yaman'ın eliydi. "Nemrut'un yüzleri gibi, her gün bambaşka bir manzara sunuyor bize," dedi Yaman, makineyi uzatırken. Elif, kalbinin ritmini Nemrut'un sükûnetine ayarlamaya çalışarak gülümsedi: "Ve bazı manzaralar, bir kez görülünce hiç unutulmuyor, değil mi?" O an, ikisi de sadece gökyüzündeki ateşi değil, birbirlerinin gözlerindeki yeni bir şafağı görmüşlerdi.
İlk Randevu: Cendere'nin Gizemi Aşkları, Adıyaman'ın coğrafyası gibi katman katman derinleşti. İlk randevuları, zamanın durduğu yerdi: Cendere Köprüsü. Roma'dan kalma o görkemli yapı, sanki yüzyıllardır onların bu anını bekliyordu. Köprünün ayakları dibinde, suyun şırıltısı eşliğinde, Elif çocukken duyduğu o eski efsaneyi anlattı: “Derler ki, bu köprüyü Kommagene Kralı, en sevdiği kızı için yaptırmış. Ve ne zaman bir çift, köprünün en yüksek kemerinin altında birbirine yemin etse, yeminleri köprünün taşları kadar sağlam olurmuş." Yaman, Elif'in elini tuttu. Elif'in eli, Cendere'nin yosunlu taşları gibi serindi. "O zaman biz de yemin edelim Elif," dedi. "Aşkımız, Fırat'ın akıntısı gibi coşkulu, Cendere'nin kemerleri gibi yıkılmaz olsun."
Sınav: Düğüm ve Çözüm Ne var ki, Adıyaman'ın kaderinde hep bir zorluk vardı. Elif'in ailesi, onun şehir dışındaki büyük bir üniversitede okumasını istiyor, Yaman'ın ise ailesinden kalma tarlaları bırakıp gidemeyeceğini biliyorlardı. Aşkları, iki farklı hayatın kesişim noktasında, bir düğüm haline gelmişti. Yaman, umutsuzluğa kapıldığında, Karakuş Tepesi'ndeki kartal heykellerine baktı. O heykeller, yüzlerce yıldır dimdik ayakta duruyordu. Anladı ki, aşkları da öyle olmalıydı; gururla ve sabırla. Bir gece, Yaman, elinde bir demet mis kokulu Adıyaman gülüyle, Elif'in evine gitti. Elif'in babasıyla konuştu. Ona tarlalarını bırakmayacağını ama Elif'in hayallerine de engel olmayacağını söyledi. "Bırakın Elif okusun," dedi. "Ben buradayım. Nemrut her sabah güneşi nasıl bekliyorsa, ben de Elif'in geri dönüşünü bekleyeceğim. Eğer bir aşk, coğrafyasına sadık kalamazsa, ebedi olamaz. Benim coğrafyam da, kalbim de Elif'in yanıdır."
Ebedi Yemin: Nemrut'a Dönüş Dört yıl geçti. Elif, okulunu bitirip Adıyaman'a geri döndüğünde, ilk işi Nemrut Dağı'na çıkmak oldu. Oraya vardığında, Yaman onu bekliyordu. Yanında, o ilk tanıştıkları günkü gibi, gün doğumunun ilk ışıkları vardı. Yaman, Nemrut'un devasa heykellerinin gölgesinde, cebinden bir yüzük çıkardı. Üzerinde, Cendere Köprüsü'nün motifine benzeyen ince bir işçilik vardı. "Elif'im," dedi Yaman, sesi rüzgârın fısıltısına karışarak. "Biz, Kommagene Kralı'nın mirasıyız. Tıpkı bu heykeller gibi, zaman bize meydan okuyabilir, ama bizi yıkamaz. Benim yuvam burası, ve sen bu yuvanın kraliçesisin. Nemrut'un zirvesinde, tanrıların şahitliğinde sana ebedi yemin ediyorum: Sonsuza dek seninle, bu diyarda kalacağım." Elif'in gözünden bir damla yaş, Nemrut'un binlerce yıllık taşına düştü. O gün, Adıyaman toprakları, bir aşka daha tanıklık etti. Aşkları, sadece Nemrut'un heykelleri arasında değil, Adıyaman'ın her köşesinde, bir efsane olarak fısıldanmaya devam etti.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.