Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
43. Bölüm

Nemrut'un Kevgir Yağmuru: Dağların Sırrı

8 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler 42

Nemrut'un Kevgir Yağmuru: Dağların Sırrı

Çok eski zamanlarda, Fırat'ın bereketiyle yıkanan Adıyaman topraklarında, kudreti dillere destan Nemrut hüküm sürüyordu. Nemrut'un ihtişamı, ta Nemrut Dağı'nın zirvesindeki dev heykellerden göğe uzanıyor, lakin kalbi göklere meydan okuma ateşiyle yanıp tutuşuyordu. O, gücünün yalnızca insanlara değil, doğaya da hükmetmesini istiyordu.
Bir yıl, yaz kuraklığı toprağı öylesine kavurdu ki, Fırat bile yorgun akmaya başlamış, Adıyaman halkının yüzü asılmıştı. Bu durum Nemrut'un gururunu incitti. "Ben ki, taşlara hayat verenim," diye kükredi sarayında, "nasıl olur da gökler bana boyun eğmez!"
Nemrut, çevresindeki bilgelere değil, kendi kibrine danıştı. Aklına, gökleri taklit etme fikri geldi. Emrini verdi:
"En iri ve sağlam hayvan derilerini getirin! Bostanları (büyük tulumları) dikip, Adıyaman semalarına gerilecek dev bir kevgir (süzgeç) yapacağım!"
Yüzlerce usta, Nemrut'un talimatıyla derileri ustalıkla birbirine ekledi. Oluşan devasa kare şeklindeki deri postu, Nemrut’un planının ilk adımıydı.
Ardından, bu derinin dört köşesine zincirler takıldı ve bu zincirler bölgenin en yüce dağlarına uzatıldı:
Bir köşe Nemrut Dağı'nın zirvesine,
Diğer köşe verimli toprakların bekçisi Besni Dağı'na,
Üçüncü köşe gökyüzüne yakın Ak Dağ'a,
Dördüncü köşe ise yüceliğiyle bilinen Ulu Baba Dağı'na bağlandı.
Dev post, Adıyaman ovasının üzerinde, bulutların hemen altında, dört dağın arasına gerilmiş büyük bir gölgelik gibi duruyordu.
Şimdi sıra suyu taşımaya gelmişti. Nemrut, derilerin üzerine büyük kevgir delikleri açtırdı. Sonra binlerce adam, omuzlarında büyük su tulumlarıyla, Fırat'tan aldıkları suları bu gökyüzündeki postun üzerine taşımaya başladı.
Sular deriye boşaltıldığında, kevgir deliklerinden aşağıya, sanki bir sağanakmışçasına damlamaya başladı. Bu, halkın gördüğü en tuhaf "yağmur"du.
Ama Nemrut’un gösterisi henüz bitmemişti. Yağmurun sesini, yani gök gürültüsünü de taklit etmeliydi.
Emriyle büyük "Loğlar" (ekin dövmeye yarayan taş silindirler) getirildi. Bu devasa taşlar, havada gerili duran deri tulumun üzerinde, güçlü adamlar tarafından ağır ağır yuvarlandı.
Güm! Güm! Güm!
Loğların deriye her vuruşu, vadilerde yankılanan korkunç bir şimşek sesi gibiydi.
Nemrut, sarayının balkonundan Adıyaman halkına seslendi, sesi dağlarda yankılandı:
"Ey halkım! Bakın! Göklere muhtaç değilsiniz! Bu yağmuru ben yağdırıyorum! Gök gürültüsü, benim Loğlarımın sesidir! Nemrut'un gücü, doğanın gücünden üstündür!"
Halk şaşkınlık ve korku içinde bu tuhaf gösteriyi izledi. Bir yandan serinletici, suni bir su serpintisi düşüyor, diğer yandan loğların gürültüsü kalplerini titretiyordu.
Ancak, o gün gerçekten de Nemrut'un loğlarının gürültüsü kesildiği an, batıdan kara bulutlar sökün etti. Gerçek gök gürültüsü Nemrut'un loğlarının sesini bastırdı ve Adıyaman'a, toprağı kana kana doyuran, gerçek bir sağanak yağmaya başladı.
Nemrut, şaşkınlık içinde göğe baktı. Gördü ki, insanoğlunun en büyük çabası bile, doğanın basit bir nefesi karşısında yalnızca çocukça bir taklitten ibaretti. Kevgir yağmuru, gerçek yağmurun altında bir damla gibi kayboldu.
O günden sonra Nemrut, ne kadar güçlü olursa olsun, göklerin sırrının, ne Bostanlarla dikilebileceğini ne de Loğlarla gürletilebileceğini anladı. Halk ise, o dört dağın, Nemrut Dağı, Besni, Akdağ ve Ulu Baba Dağı'nın, o gün gök kubbeyi tutan direkler gibi durduğunu ve Nemrut'un kibrine şahitlik ettiğini nesilden nesile fısıldadı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL