Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
19. Bölüm

Nemrut Dağı'nın Sırrı: Kral Antiokhos ve Kayıp Mezarın Ağıdı

9 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler 18

Nemrut Dağı'nın Sırrı: Kral Antiokhos ve Kayıp Mezarın Ağıdı

I. Tanrı-Kralın Hayali
M.Ö. 1. yüzyıl... Toroslar ve Fırat Nehri arasında, Doğu ve Batı’nın kucaklaştığı bereketli topraklarda, Kommagene adlı küçük ama mağrur bir krallık hüküm sürüyordu. Bu krallığın başına geçen I. Antiokhos Theos, sadece bir kral değil, soylarını hem Perslerin kadim krallarına hem de Büyük İskender'in komutanlarına dayandıran hırslı bir hükümdardı.
Antiokhos, kendisini ölümlü bir kraldan ziyade, yeryüzünün ruhu ve tanrıların yeryüzündeki temsilcisi olarak görüyordu.
“Ben, Antiokhos, iki büyük kanın varisiyim. Krallığım, göğün ve yerin tanrılarını birleştiren kutsal bir köprü olmalıdır.”
Bu büyük düşünceyle, krallığının en yüksek zirvesi olan, gökyüzüne en yakın noktası olan Nemrut Dağı’nı seçti. Burası, onun ölümsüzlük projesinin merkezi olacaktı: Hierothesion (Kutsal Alan/Mezar Tapınağı).
II. Tanrıların Tahtı
Kral, Nemrut’un zirvesinde, muazzam bir inşaat başlattı. Amacı, kendisi öldüğünde tanrılarla birlikte yaşayacağı, Doğu ve Batı’nın en büyük tanrılarını birleştiren dev heykellerden oluşan bir teras inşa etmekti.
Heykeller, gökyüzünün hakimi Zeus-Oromasdes (Yunan Zeus ile Pers Ahuramazda), bilgeliğin tanrısı Apollon-Mithras, gücün sembolü Herakles-Artagnes ve Kommagene’nin koruyucu tanrıçası Tyche'yi (Bereket ve Şans Tanrıçası) tasvir ediyordu.
Bu devasa heykellerin ortasında ise, tahtında oturan, tanrılarla eşit seviyede bir asaletle Kral Antiokhos'un heykeli yer alıyordu.
Dağın zirvesi, 50 metreyi bulan yüksekliğiyle, kırma taşlardan yapılmış konik bir tepe olan devasa bir tümülüs (mezar höyüğü) ile kaplandı. Bu tümülüs, Kral’ın mezarını, yüzyıllar boyu sürecek gizemli bir mühürle koruyacaktı.
III. Sırrın Mührü ve Laneti
Antiokhos, hem Romalıların hem de Perslerin mezar soyguncularının açgözlülüğünü biliyordu. Canlıyken büyük bir onurla taşıdığı bedeninin, öldükten sonra rahatsız edilmesini istemiyordu.
Kral, heykellerin kaidelerine ve teras duvarlarına Latince ve Yunanca kitabeler (yazıtlar) yazdırdı. Bu kitabelerde hem dinsel yasalarını ilan ediyor hem de mezarının sırrını koruyacak ebedi bir yemin ediyordu. Kitabeler, tapınağın gelecekteki ziyaretçilerine şöyle sesleniyordu:
"Ben, Kral Antiokhos, bu kutsal alanda Tanrıların yanında ebedi istirahate çekileceğim. Bu tümülüsün altında yatan, benim ruhumdur. Kim ki bu mezarın sırrını çözmeye ve kutsallığını bozmaya kalkışırsa, Tanrıların gazabı onu sonsuza dek takip etsin. Ne yer ne de gök, ona huzur vermeyecektir!"
Kral, mezarının girişini tümülüsün hangi köşesinde, ana kayaya nasıl oyduğu sırrını yalnızca en sadık rahiplerine fısıldadı. Ardından, bir sonbahar akşamı, Nemrut'un karlı zirvesi üzerinde güneş son kez batarken, Antiokhos ruhunu Tanrılarının yanına yolladı.
Öldüğü anda, rahipler mezarın tam yerini bilen her şeyi susturdu ve tümülüsü dağın taşlarıyla sonsuza dek mühürledi.
IV. Kayıp Mezarın Gözyaşları
Antiokhos’un mezarının nerede olduğu, Kommagene Krallığı’nın M.S. 72’de Roma İmparatorluğu’na katılmasıyla birlikte tarihin derinliklerinde kayboldu. Ne Romalı lejyonerler ne de daha sonra gelen Bizanslılar, bu devasa taş yığınının altındaki sırrı çözebildi.
Yüzyıllar geçti, depremler oldu, rüzgarlar esti. Heykellerin devasa başları gövdelerinden ayrılarak toprağa yuvarlandı. Taş tanrılar, artık kaidelerinin önünde, doğan güneşe ve batan güneşe karşı sessizce bekliyordu.
yüzyılda Nemrut Dağı yeniden keşfedildiğinde, arkeologlar da hemen tümülüsün altındaki kayıp mezarı aramaya koyuldu. Kazılar yapıldı, tüneller açıldı, modern teknolojiler kullanıldı...
Ancak ne zaman tümülüsün kalbine inilmeye çalışılsa, Kral’ın laneti bir fısıltı gibi kulaklara değdi. Kırma taşlar kaydı, zemin çöktü, tüm çabalar boşa çıktı. Bilim insanları, mezarın basit bir taş yığınıyla değil, Antiokhos’un kendi imzasını attığı eşsiz bir mühendislik sırrı ile korunduğunu fark etti.
Kral Antiokhos, binlerce yıl sonra bile, dünyanın en yüksek tahtında oturmaya devam ediyordu; mezarı bulunmadığı sürece, heykellerinin gölgeleri altında gizemini sürdürecekti. Nemrut Dağı, bu yüzden sadece bir tarihi alan değil, aynı zamanda Tanrı-Kral Antiokhos'un ebedi sırrını saklayan, sessiz ve mağrur bir anıt olarak gökyüzüne uzanmaktadır.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL