Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
10. Bölüm

Kaval Sesinden Fırat'a: Nemrud'un Kızına Aşık Çobanın Ağıtı

29 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler
Hikaye 10

Kaval Sesinden Fırat'a: Nemrud'un Kızına Aşık Çobanın Ağıtı

Zaman, Nemrud'un zalim saltanatının gölgelendiği topraklarda, Fırat'ın kıyısında, adı Cemil olan genç bir çoban yaşardı. Cemil'in tek serveti, sürüleri, kırık kavalının sesi ve kalbindeki büyük, umutsuz aşktı. Gönlünü kaptırdığı kişi ise, o devrin en korkulan, kibirli hükümdarı Nemrud'un tek kızı, peri güzeli Gülru idi.
Gülru'nun saraydaki hayatı, altın kafesin içinde bir bülbülün çaresizliği gibiydi. Babasının zulmünden bıkmış, görkemli duvarların ardında yalnızdı. Sadece, akşam çöktüğünde Fırat vadisinden yankılanan o hüzünlü kaval sesi, kalbine bir umut tohumu ekerdi.
Cemil, Nemrud'un sürülerini otlatırken, her gün uzaktan o büyük sarayın kulelerine bakar, kavalına Gülru'nun adını fısıldardı. Bir kış günü, kar fırtınası bastırdığında, Cemil sürülerini korunaklı bir mağaraya sığınmaya götürdü. O gece, saraydan kaçan bir gölge, Cemil'in mağarasına sığındı. Bu, üzerindeki ipekten elbiselere rağmen titreyen, gözleri korku ve hüzün dolu Gülru'dan başkası değildi.
Gülru, babasının onu zorla evlendirmek istediği haberini alınca kaçmıştı. Cemil, önce şaşkınlıkla dondu kaldı, sonra tüm cesaretini topladı ve prensesi koruması altına aldı. Birkaç gün boyunca, o izbe mağara, Nemrud'un zulmünden uzakta, iki aşığın masalsı sığınağı oldu. Cemil ona kaval çaldı, Gülru ona yasaklanmış hayatını anlattı. Aşkları, Fırat'ın köpüklü suları gibi coşkun, dağların dorukları gibi erişilmezdi.
Ancak bu mutluluk kısa sürdü. Nemrud'un askerleri izlerini buldu. Cemil, Gülru'yu kaçırmayı teklif etti, uzak diyarlara gitmeyi... Ama Gülru, babasının öfkesinin masum çobanlara ve halka yöneleceğinden korktu.
"Git Cemil," dedi, gözyaşları Cemil'in yanaklarına aktı. "Sen bir çobansın, özgürsün. Benim kaderim bu sarayın zindanlarında yazılmış. Senin aşkın, benim gökyüzüm oldu, ama gökyüzü yeryüzüne inmez."
Gülru, saraya geri döndü ve babasına, sevdiği çobana dokunmaması için yalvardı. Nemrud, kızının bu büyük fedakarlığı karşısında öfkesini gizledi. Kızını affeder gibi yaptı ama intikam yemini etti.
Birkaç hafta sonra, sarayda büyük bir şölen düzenlendi. Gülru, zorla evlendirileceği yabancı bir beyin yanında, solgun bir çiçek gibi duruyordu. Cemil ise, o gece sarayın duvarlarına yakın bir yerde, kalbi parçalanarak kavalını çalıyordu. Sesi, düğün alayının gürültüsünü delip geçiyor, acısını gökyüzüne haykırıyordu.
Nemrud, adamlarına emir verdi. Cemil'i yakalayıp, sarayın önünde, herkesin görebileceği bir yere astılar. Çoban, son nefesinde bile kavalını göğsüne bastırıyordu.
Gülru, düğün cübbesini yırtarak pencereye koştu. Sevdiği adamın cansız bedenini gördüğünde, kalbi durdu. Babasının zulmü, kendi mutluluğunu da yok etmişti. O an, bir gül fidanı gibi boynu bükülerek pencereden atladı.
Efsane der ki, Gülru'nun düştüğü yerde bir gül bahçesi açtı. Cemil'in asıldığı yerde ise, onun kanıyla sulanmış bir kaval ağacı büyüdü. Fırat'ın suları her bahar coştuğunda, o gül bahçesinin kokusuyla kaval ağacının dalları rüzgârda sallanır, sanki iki aşık, ezgiler ve kokularla birbirine kavuşurdu. Zalim Nemrud'un kızı, ancak ölümle özgürlüğe ve aşkına kavuşabilmişti. Cemil'in dramatik aşkı ise, o topraklarda yüzyıllarca yankılanan bir türkü olarak kaldı: Nemrudun Kızı.

Nemrudun Kızı Ağıtı

Fırat'ın yası var, taşları nemli,
Gülru'ya ağlar, Cemil'e demli.
Zalim Nemrud'un kalesi yüksek,
Aşkın bedeli can, kaderi ipek.

Ben çoban, elimde kırık bir kaval,
Sen sarayda tutsak, inci bir hayal.
Her nefesimde adınla yankı,
Dağlar utanırdı, Fırat akardı.

Mağara sığınağımız, gizli bir cennet,
Kaval sesi ile ölüme minnet.
Sen döndün, ben kaldım darağacında,
Bir türkü büyüdü, çoban yacında.

Şimdi bir gül açar, sen düşen yerden,
Benim kanımla coşar kaval ağacı.
Senin kokun eser, benim ezgimden,
Kavuşuruz yine, ölümle, acı.

Ey Nemrud'un kızı, ey feda canım,
Bu diyarda adın, en hüzünlü anım.
Kaderimiz yazıldı, gökteki yıldıza,
Bir ağıt kaldı senden, bu yalnız boğaza...

Hüseyin TURHAL
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL