Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk
Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
Bölge: Fırat'ın kıyısında, Malatya-Adıyaman sınırındaki verimli topraklar. Kişiler: Elif: Sesi su sesine karışan, nehrin batı yakasında yaşayan güzeller güzeli bir genç kız. Miran: Doğunun, sarp dağların ve derin vadilerin sabrını taşıyan, nehrin karşı yakasında yaşayan yiğit bir delikanlı. Hikaye: Elif ve Miran, Fırat'ın en geniş, en azgın aktığı bir vadide, birbirine komşu ama nehirle ayrılmış iki köyde yaşarlardı. Gündüzleri çobanlık yapan Miran, kavalının sesini rüzgara bırakırdı. Bu ses, Fırat'ın köpüklü yüzeyini aşarak Elif'in kulağına ulaşırdı. Elif ise, su testisini doldurmak için nehre indiğinde, Miran'ın dağın yamacından kendisine baktığını bilirdi. Onların aşkı, gizli buluşmalarla beslendi. Ay ışığının nehrin üzerinde gümüş bir yol çizdiği gecelerde, Miran, köyün en deneyimli kayıkçısını rica minnet ikna eder ve karşı kıyıya geçerdi. Fırat'ın uğultusu, onların fısıltılarına şahit olurdu. Ancak, bu bölgenin kanunları katıydı. İki köy arasında, yıllar öncesinden kalma, toprağa ve suya dair çözülememiş bir husumet vardı. Aileler, birbirlerinin adını anmaktan bile imtina ederdi. Elif'in babası, kızının Miran ile olan gizli aşkını öğrendiğinde dünyası başına yıkıldı. "Bu aşk imkansızdır, kızım!" diye kükredi. "Fırat bizi ayırdı, sen o lanetli kıyının oğluyla birleşemezsin!" Miran'ın ailesi de aynı derecede öfkelendi. Köy büyükleri, bu birleşmenin yeniden kan dökülmesine neden olacağını düşünüyordu. Onlar için Elif, karşı kıyının kızıydı; ulaşılmaz ve yasak. Bir bahar sabahı, Miran dayanamadı. Fırat, karların erimesiyle iyice coşmuş, çamurlu sularıyla adeta kükrüyordu. O gece, son kez Elif'i görecek, onu kaçırıp kimsenin bulamayacağı yerlere götürecekti. Elif, nehrin kıyısında, Miran'ın her zaman kullandığı gizli meşe ağacının altında bekliyordu. Gözleri yaşlıydı, ama kalbi umut doluydu. Miran, eski ve güvensiz bir sal ile nehri geçmeye çalıştı. Fırat'ın girdapları, sanki bu aşka karşı çıkarcasına sallıyordu sallarını. Elif, kıyıdan feryat ediyordu: "Gelme Miran! Geri dön!" Miran, son gücüyle küreklere asıldı. Tam kıyıya ulaşmasına birkaç kulaç kalmıştı ki, Fırat'ın en büyük ve en zalim dalgası Miran'ın salını alabora etti. Miran'ın "Elif!" diye attığı son çığlık, Fırat'ın köpüren sularında boğuldu. Elif, bu korkunç ana tanık oldu. Koşarak nehre atlamak istedi, ancak köylüler onu zorla tuttular. Gözleri, nehrin akıntısıyla sürüklenen Miran'ın bedeninin son kez görünüp kayboluşuna takılı kaldı. O günden sonra Elif, nehrin kıyısından ayrılmadı. Sesi kesildi, gülüşü söndü. Her akşam, Miran'ın kaybolduğu yere bir demet Fırat Sümbülü bırakırdı. Efsaneye göre, o günden beri Fırat Nehri daha hüzünlü akar. Suların uğultusu, birbirine kavuşamayan iki aşığın; Elif'in ahını ve Miran'ın son çığlığını taşır. Ve o bölgede yaşayanlar, nehrin yatağındaki her girintiyi, iki sevgilinin birbirine ulaşamayan ellerinin açtığı birer Aşkın Gözyaşı olarak anar. Fırat, sadece toprakları değil, kalpleri de ayıran zalim bir sınır olarak kaldı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.