Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk
Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
Besni, binbir çiçeğin kokusunu rüzgarına katan, taş evlerin birbirine yaslandığı kadim bir ilçeydi. Ama Besni’nin kalbi, asırlık çınarların gölgelediği, buz gibi sularının toprağa hayat verdiği Su Gözü mevkiinde atardı. Sular, sanki yeryüzünün gizlediği en tatlı sırrı fısıldar gibi akardı. Bu sırrın hemen yanı başında, yemyeşil bağların ve bereketli Sofraz Ovası’nın incisi olan bir köyde, bir güzellik büyüyordu: Dilara. Dilara, Sofraz’ın kızıydı. Adı gibi gönülleri aydınlatan, ela gözlerinde Su Gözü’nün berraklığı, teninde ise Adıyaman güneşinin sıcaklığı vardı. Giyimine özen gösterir, saçlarına taktığı kır çiçekleri ile sanki yeryüzünün ruhu olmuştu. Onun neşeli sesi, Su Gözü’nden gelen su sesine karışır, kuşlar bile onu dinlemek için dallarda susardı. Dilara’nın yolu, bir yaz ikindisi, şehirde okuyup memleketine dönen genç bir mühendis olan Kerem ile Su Gözü’nün kenarında kesişti. Kerem, buraya babasının bağ evini onarmak için gelmişti. Kerem, elinde bir eskiz defteriyle oturmuş, suyun akışını çiziyordu ki, bir an başını kaldırdı ve... gördü. Suya eğilmiş, ince bilekleriyle testisini dolduran Dilara. Güneş ışığı, yüzündeki ince tüyleri altın bir toz gibi parlatıyordu. Kerem’in elindeki kalem, o an durdu. Kalbi, Besni'nin sıcak toprağına düşen ilk yağmur damlası gibi hızlı ve coşkulu atmaya başlamıştı. İlk bakış, binlerce sözden daha fazlasını anlattı. Kerem, her gün aynı saatte Su Gözü’ne gelmeye başladı. Bahane, oradaki tarihi bir kemeri incelemekti. Dilara da, sanki tesadüfmüş gibi, artık suyunu o saatlerde dolduruyordu. Başlangıçta sadece bir gülücüktü aralarındaki bağ. Sonra Kerem, Dilara’nın elindeki testiyi alıp ona yardım etmeye başladı. Konuştular. Kerem, şehirde öğrendiği hikayeleri, okuduğu kitapları anlattı. Dilara ise ona Besni’nin efsanelerini, dağların arkasındaki gizli yolları, Sofraz’ın en iyi üzümlerinin nerede yetiştiğini... Aşkları, Su Gözü’nün serin suları gibi yavaşça ve derinleşerek aktı. Sözler fısıltıya dönüştü, bakışlar birleşti. Su Gözü'nün ulu çınarları, onların sessiz tanığı oldu. Ancak, her güzel hikayenin bir engeli vardır. Dilara, Sofraz’ın köklü ve geleneklerine bağlı bir ailesinden geliyordu. Kerem ise şehirliydi. İki dünya, iki farklı hayat. Aileler, Kerem’in Dilara’yı alıp şehre götüreceği korkusuyla bu sevdaya karşı çıktı. "Sofraz’ın incisi, bu topraklardan gitmez!" dediler. Kerem ve Dilara, aşklarının gücünü ispatlamak zorundaydı. Bir gece, Su Gözü’nün kenarında buluştular. İki genç, ayrılık rüzgarının estiği bu zorlu anda, Besni’den vazgeçmeyeceklerine dair söz verdiler. Kerem, mühendislik bilgisini kullanarak Besni’ye faydalı olacak bir proje hazırlayacaktı. Dilara ise ailesini ikna etmek için yöre geleneklerine bağlılığını, ama aynı zamanda kalbinin sesini dinlemesi gerektiğini gösterecekti. Kerem, Su Gözü'nden gelen suları daha verimli kullanacak, Sofraz’ın bereketini ikiye katlayacak bir sulama sistemi projesi çizdi. Dilara ise köydeki kadınları toplayıp, el işlerini ve yöresel lezzetleri satabilecekleri bir kooperatif kurdu. Onlar, sadece kendileri için değil, Besni için de savaşıyorlardı. Aileler, gençlerin bu kararlılığı ve memleket sevgisi karşısında direnemedi. Kerem, "Dilara'yı Besni'den değil, Besni'yi de Dilara'dan ayırmayacağım," dedi. Düğünleri, Su Gözü'nün en büyük çınarının altında yapıldı. Gençler el ele tutuştuğunda, suyun sesi sanki bir şenlik türküsüne dönüştü. Dilara ve Kerem, Besni'de kaldılar. Kerem, Besni'nin imarını, Dilara ise kültürel zenginliğini büyüttü. Ve o günden sonra, Besni'de genç bir kız, Su Gözü’ne su doldurmaya gittiğinde, yaşlılar fısıldar: "Git, Sofraz'ın kızı Dilara'nın aşkının aktığı sudan iç. Belki de senin de sevdan, Besni'nin toprağı gibi bereketli olur..."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.