Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk
Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
I. Dört Usta ve Kutsal Görev Adıyaman şehri, asırlar önce, sadece ibadet için değil, aynı zamanda şehrin ruhunu yansıtacak, zamana meydan okuyacak bir ulu camiye ihtiyaç duyuyordu. Bu kutsal görevi üstlenmek üzere, dört sanatkâr kardeş bir araya geldi. Dört kardeşin her biri, mesleğinde zirveye ulaşmış, sanatını ilahi bir aşkla icra eden ustalardı: Bâhir (Mimarlıkta Usta): Caminin ana planını, kubbe statiğini ve temellerini atan zihin. Hattât (Hatta Usta): Duvarlardaki ve kitabelerdeki yazıların ruhunu oluşturan el. Neccar (Tahta Oymacılığında Usta): Minberin, kapıların ve tavanın ahşaplarına hayat veren ruh. Haccar (Taş İşçiliğinde Usta): Duvarların kilit taşlarını ve süslemelerini işleyen sabır. Bu dört kardeş, sadece taş ve ahşapla değil, aynı zamanda yürekleriyle çalışarak, Adıyaman Ulu Camii’nin temelini attılar. II. El Yazması ve Kardeşlik Yemini Caminin inşası ilerlerken, kardeşler, sahip oldukları tüm bilimsel, felsefi ve sanatsal bilgilerin, savaşlar ve felaketler yüzünden kaybolmasından korkuyorlardı. Ayrıca, Kommagene döneminden kalma, bölgedeki kayıp bir antik hazinenin haritasını içeren, altın varaklı, paha biçilmez bir el yazmasına sahiplerdi. Kardeşler, camiyi sadece bir yapı değil, aynı zamanda bilgeliklerini saklayacak kutsal bir emanet kasası yapmaya karar verdiler. Caminin temel duvarları örülürken, bir gece yarısı, dört kardeş en derin mahzene indiler. Altın varaklı el yazmasını, özel bir ahşap kutunun içine yerleştirip, mihrabın tam altındaki, kolay kolay ulaşılamayacak ve sarsıntılara dayanıklı bir noktaya gömdüler. Ardından, gökyüzüne dönerek, ebedi bir yemin ettiler: "Bu sır, bu caminin ruhudur. Hiçbirimiz, en büyük zenginlik vaadiyle dahi, emanetin yerini ifşa etmeyeceğiz. O, sadece dördümüzün işareti bir araya geldiğinde ortaya çıkacaktır. Eğer birimiz dönerse, yeminimiz bozulur ve emanet lanetlenir." III. Dört İz, Dört Şifre Kardeşler, yeminlerinin gücüne inansalar da, zamanın her şeyi unutturacağını biliyorlardı. Bu nedenle, ayrılmadan önce, sırrı gelecekteki nesillere (ve belki de kendi soylarına) aktaracak dört şifreli işaret bırakmaya karar verdiler. Her kardeş, en çok emeğinin geçtiği yere, sadece dikkatli bir gözün fark edebileceği bir iz bıraktı: Bâhir'in (Mimar) İz'i: Caminin kıble duvarında, ana mihrabın hemen yanında yer alan, sıradan görünen bir taşın üzerine, sadece öğle güneşi tam tepedeyken ortaya çıkan, iç içe geçmiş iki hilal figürü kazıdı. Neccar'ın (Tahta Usta) İz'i: Camiyi en iyi temsil eden sanat eseri olan devasa minberin gizli bir bölmesine, elin dokunduğunda hissedilebilen, üç yönü gösteren bir pusula sembolü işledi. Bu, minberin hangi yöne açılması gerektiğini gösteriyordu. Haccar'ın (Taş Usta) İz'i: Avludaki şadırvanın su tahliye deliğinin yanındaki bir mermer bloğa, diğer geometrik desenlerden tamamen farklı, ters dönmüş bir hayat ağacı motifi yerleştirdi. Hattât'ın (Hat Usta) İz'i: Caminin giriş kapısının üzerindeki Arapça kitabenin bir dizesine, kelimelerin normal anlamından sapmayan, ancak Ebced hesabı ile çözüldüğünde mahzenin koordinatlarını veren bir gizli satır gizledi. IV. Kayıp Olan Bilgelik ve Sonsuz Arayış Cami tamamlandıktan kısa bir süre sonra, kardeşler arasında bir anlaşmazlık çıktı veya hepsi farklı diyarlara göç etmek zorunda kaldı. Yemin bozulmadı, ancak dört kardeşin yolu sonsuza dek ayrıldı. Onların ayrılmasıyla, sırrı çözmenin anahtarı olan ortak bilgi de kayboldu. Bugün bile, Adıyaman Ulu Camii, şehrin kalbinde dimdik durmaktadır. Caminin mimarisi, Dulkadiroğulları’ndan Osmanlı’ya uzanan katmanlı tarihiyle hayranlık uyandırırken, içinde dolaşan her meraklı göz, o dört şifreli izi aramaktadır. Kayıp Olan Ne? Kayıp El Yazması: Antik harita ve binlerce yıllık bilgi birikimini içeren hazine. Kayıp Yemin: Dört kardeş arasındaki o saf birlik ve sanat aşkı. Efsaneye göre, Ulu Camii'nin dört köşesindeki bu şifreleri bir araya getirip çözebilen kişi, sadece altın varaklı el yazmasına değil, aynı zamanda Dört Kardeşin ruhunun birleştiği o kayıp bilgelik hazinesine de ulaşacaktır.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.