Memleketimden İnsan Manzaraları
Ýkinci Bölüm
I
Atlantiðin dibinde upuzun yatýyorum, efendim,
Atlantiðin dibinde
dirseðime dayanmýþ.
Bakýyorum yukarýya:
bir denizaltý gemisi görüyorum,
yukarýda, çok yukarýda, baþýmýn üzerinde,
yüzüyor elli metre derinde,
balýk gibi, efendim,
zýrhýnýn ve suyun içinde balýk gibi kapalý ve ketum.
Orasý camgöbeði aydýnlýk.
Orda, efendim,
orda yeþil, yeþil,
orda ýþýl ýþýl,
orda yýldýz yýldýz yanýyor milyonlarla mum.
Orda, ey demir çarýklý ruhum,
orda tepiþmeden çiftleþmeler, çýðlýksýz doðum,
orda dünyamýzýn ilk kýmýldanan eti,
orda bir hamam tasýnýn mahrem þehveti,
mahrem þehveti efendim,
gümüþ kuþlu bir hamam tasýnýn
ve koynuna ilk girdiðim kadýnýn kýzýl saçlarý.
Orda rengarenk otlarý, köksüz aðaçlarý
kývýl kývýl mahluklarý deniz dünyasýnýn,
orda hayat, tuz, iyot,
orda baþlangýcýmýz, Hacýbaba,
orda baþlangýcýmýz
ve orda hain, çelik ve sinsi
bir denizaltý gemisi.
400 metroya kadar sýzýyor ýþýk.
Sonra alabildiðine derin
alabildiðine derin karanlýk.
Yanlýz ara sýra
acayip balýklar geçiyor karanlýðýn içinde
ýþýk saçarak.
Sonra onlar da yok.
Artýk dibe kadar inen
kat kat kalýn sular kati ve mutlak
ve en dipte ben.
Ben, upuzun yatýyorum, Hacýbaba,
upuzun yatýyorum dibinde Atlantiðin
dirseðime dayanmýþ,
bakýyorum yukarlara.
Avrupa Amerika’ dan Atlantiðin yüzünde ayrýdýr
dibinde deðil.
Gazgemileri gidiyor yukarda, çok yukarda, birbiri peþi sýra.
Omurgalarýnýn altýný görüyorum,
omurgalarýnýn altýný.
Dönüyor keyifili keyifli pervaneleri.
Dümenleri ne tuhaf suyun içinde
Ýnsanýn tutup tutup kývýrasý geliyor.
Köpekbalýklarý geçti gemilerin altýndan,
karýnlarýný gördüm
aðýzlarý da orda.
Gemiler þaþýrdýlar birdenbire,
herhalde köpekbalýklarýndan deðil.
Denizaltý gemisi bir torpil attý, efendim
bir torpil.
Gemilerin dümenlerine baktým:
telaþlý ve korkaktýlar.
Gemilerin omurgalarýnda imdat arar gibi bir hal vardý,
gemiler bir býçak darbesinden en yumuþak yerini
karnýný saklamak isteyen insanlara benziyorlardý.
Denizaltýlar birden üç oldular, derken, altý, yedi, sekiz.
Gazgemileri düþmana ateþ açarak
insanlarýný ve yüklerini suya döküp saçarak
batmaya baþladýlar.
Mazot, gaz, benzin,
tutuþtu yüzü denizin.
Bir alev deryasýdýr þimdi yukarda akan,
yaðlý ve yapýþkan
bir alev deryasý efendim.
Kýpkýzýl, gömgök, kapkara,
arzýn ilk teþekkülü hengamesinden bir manzara.
Ve denizin yüzüne yakýn suyun içi allak bullak.
Köpürüp, daðýlýp parçalanmalar.
Yukardan dibe doðru inen gazgemisine bak.
Gece uykuda gezenler gibi bir hali var:
lunatik.
Geçti kargaþalýðý,
girdi deniz dünyasýnýn cennetine.
Fakat durmadan iniyor.
Kayboldu ýslak karanlýkta.
Artýk baskýya dayanamaz, parçalanýr.
ve direði, efendim, bacasý yahut
nerdeyse yanýma düþer.
Yukarda insanla dolu denizin içi.
Bir tortu gibi dibe çöküyorlar
tortu gibi çöküyorlar, Hacýbaba.
Baþ aþaðý, baþ yukarý,
uzanýp kýsalýyor, bir þeyler aranýyor kollarý bacaklarý.
Ve hiçbir yere, hiçbir þeye tutunamadan
onlarda iniyorlar dibe doðru.
Birden bire bir denizaltý düþtü yanýbaþýma.
Parçalanmýþ bir tabut gibi açýldý köprüüstü kaportasý
ve Münihli Hans Müller dýþarý çýkýverdi.
39 ilkbaharýnda denizaltýcý olmadan önce
Münihli Hans Müller
Hitler hücum kýtasý altýncý tabur
birinci bölük
dördüncü mangada saðdan üçüncü neferdi.
Münihli Hans Müller
üç þey severdi:
1-Altýn köpüklü arpa suyu
2-Þarký Prusya patatesi gibi dolgun ve beyaz etli Anna.
3-Kýrmýzý lahana.
Münihli Hans Müller için
vazife üçtü:
1-Çakan bir þimþek
gibi mafevke selam vermek.
2-Yemin etmek tabancanýn üzerine.
3-Günde asgari üç çýfýt çevirip
sövmek sinsilelerine.
Münihli Hans Müller’in
kafasýnda, yüreðinde, dilinde üç korku vardý:
1-Der Führer.
2-Der Führer.
3.Der Führer.
Münihli Hans Müller
sevgisi, vazifesi ve korkusuyla
39 ilkbaharýna kadar
bahtiyar
yaþýyordu.
Ve Vagneryen bir operada do sesi gibi heybetli
Þarki Prusya patatesi gibi dolgun ve beyaz etli
Anna’nýn
tereyaðý ve yumurta krizinden þikayet etmesine
þaþýyordu.
Diyordu ki ona:
-Bir düþün Anna,
yepyeni bir manevra kayýþý takacaðým,
pýrýl pýrýl çizmeler giyeceðim ben.
Sen beyaz ve uzun entari giyeceksin,
balmumundan çiçekler takacaksýn baþýna.
Tepemizde çatýlmýþ kýlýçlarýn altýndan geçeceðiz.
Ve mutlak
hepsi erkek 12 çocuðumuz olacak.
Bir düþün Anna,
tereyaðý, yumurta yiyeceðiz diye
top, tüfek yapmazsak eðer
yarýn 12 oðlumuz nasýl muharebe eder?
Münihlinin 12 oðlu muharebe edemediler
çünkü doðamadýlar,
çünkü henüz, efendim, Anna’yla zifaf vaki olmadan önce
bizzat harbe girdi Hans Müller.
Ve þimdi 41 sonbaharý sonlarýnda
dibinde Atlantiðin
benim karþýmda durmaktadýr.
Seyrek sarý saçlarý ýslak,
kýrmýzý sivri burnunda esef,
ve ince dudaklarýnýn kýyýlarýnda keder.
Yaný baþýmda durduðu halde
yüzüme çok uzaklardan bakýyor,
Ýnsanýn yüzüne nasýl bakarsa ölüler.
Ben biliyoum ki, o bir daha görmeyecek Anna’yý,
ve artýk bir daha arpa suyu içip
yiyemeyecek kýrmýzý lahanayý.
Ben bütün bunlarý biliyorum, efendim,
ama o bütün bunlarý bilmiyor.
Gözü bir parça yaþlý,
silmiyor.
Cebinde parasý var,
çoðalýp eksilmiyor.
Ve iþin tuhafý
artýk ne kimseyi öldürebilir
ne de kendisi ölebilir bir daha.
Þimdi þiþecek birazdan,
yükselecek yukarýya,
sular sallayacak onu
ve balýklar yiyecek sivri burnunu.
Ben
Hans Müller’e bakýp, Hacýbaba, bunlarý düþünürken
yanýmýzda peyda oluverdi
Liverpul Limanýndan Harri Tomson.
Gazgemilerinden birinde serdümendi.
Kaþlarý ve kirpikleri yanmýþtý.
Gözleri sýmsýký kapalýydý.
Þiþman ve matruþtu.
Bir karýsý vardý Tomson’un:
tavan süpürgesi gibi bir kadýn,
tavan süpürgesi gibi, efendim, zayýf, uzun, titiz, temiz
ve tavan süpürgesi gibi münasebetsiz.
Bir oðlu vardý Tomson’un:
altý yaþýnda bir oðlan, Hacýbaba,
tombul mu tombul, pembe beyaz, sarý papa mý sarý papa.
Tuttum Tomson’un elinden.
Açmadý gözlerini.
"-Vefat ettiniz" dedim.
"-Evet " dedi, "Ýngiliz imparatorluðu ve hürriyeti için:
Caným isterse, harp içinde bile Çörçil’e sövmek hürriyeti
ve caným istemese de aç kalmak hürriyeti uðruna.
Fakat deðiþecek hürriyette bu son bahis,
harpten sonra artýk iþsiz ve aç kalacak deðiliz.
Planý hazýrlýyor Lordlarýmýzdan biri.
Adalet: ihtilalsiz.
Ben Ýngiliz Ýmparatorluðu’nu daðýtmaya gelmedim, dedi Çörçil.
Ben de ihtilal çýkarmaya gelmedim:
buna Kenterburi baþpiskoposu
bizim tredünyonun reisi
ve karým razý deðil.
Ay bek yur pardýn.
Ýþte bu kadar,
nokta, son."
Sustu Tomson.
Ve aðzýný açmadý bir daha.
Ýngilizler fazla konuþmayý sevmezler,
hele hümoru seven ölü Ýngilizler.
Tomson’ la Müller’i yanyana yatýrdým.
Þiþtiler yan yana,
yan yana yükseldiler yukarý doðru.
Balýklar Tomson’u afiyetle yediler,
fakat dokunmadýlar ötekisine,
Hans’ýn etiyle zehirlenmekten korktular anlaþýlan.
Hayvan deyip geçme, Hacýbaba,
sen de hayvansýn ama
akýllý bir hayvan...
Sosyal Medyada Paylaşın:
Nazım Hikmet Ran Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.