3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
951
Okunma

Yirmi dokuz harfini kullanarak destanlar yazabileceğim alfabemizin ilk iki harfi ‘’BABA’’. Ama ben hiçbir şey yazamıyorum onun hakkında. İnsan bilmediği bir duyguyu nasıl kaleme dökebilir ki?
Yedi rengin bütün karışımlarını kullanıp onu resimleştirebilir miyim? Hayır.
Hiç görmedim ki.
Sesi nasıldı? Yedi notanın sonsuz melodisinde bulabilirmiyim ‘’Kızım’’ diyen sesinin tınısını.
Yine hayır.
Hiç duymadım ki.
Nasıldır, dizine oturmak, elinden tutup çocuk bahçesine gitmek? Akşam pencerede eve dönüşünü beklemek? Nasıldır o özenle hazırlanmış babalı sofralar?
Babaya gösteremediğin o keyifsiz karneler.
Arkadaşlarınız, babalarını anlatırken dipsiz kuyuya düşmek, kendini onların yanında zavallı hissetmek nasıl bir duygudur bilebilirmisiniz?
‘Baba’ örnek modelin olmadığı için, nasıl bir erkek ile evlendiğinin kıyaslamasını yapamamak,
Beline kırmızı kuşak bağlayıp seni damada teslim edecek babanın olmaması,
Hiç ‘baba’ kelimesini kullanmadığınızdan kayınpederiniz için bir hitap şekli bulamamak,
Hepsinden önemlisi, başınız derde girdiğinde veya kendinizi çaresiz ve güvensiz hissettiğinizde; ‘’bu meseleyi babam nasıl olsa halleder’’ rahatlığını hiç hissedememiş olmanın nasıl bir özgüven eksikliği yarattığını bilebilirmisiniz?
Şöyle bir iç sesinizi dinleyiniz;
Eğer empati bile yapamıyorsanız, bu duyguları yaşamamışsınız demektir.
Demektir ki babanız var.
Babalar gününüz kutlu olsun.