9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1841
Okunma

Pencereleri aç Mim, pencereleri aç. Bırak gamzelerim essin gecene. Yaralı sokaklarımız ardımızda kalsın. Sen benim dudaklarımın yegâne şarkısısın, soyunduğun geceler bunu değişir mi sandın?
Tutkulu değil, tutukluyum Mim, tutuklu . Hep sularıma misafir bir tekne bildin kendini. Oysa okuduğum her şiirde karşıma çıkandın. Köprücük kemiğimin çukurunda yatandın.
Sen Mim, sen… Sendin o!
İçimde nazlı yağmurlar vardı, sen giderken de vardı, dönüşünde de var hep var. Islak toprak kokusu gibi daima tazeler. Ayak izin kalmıştı giderken onu unutmuştun Mim, onu bile sakladı, dokunmadı yağmurlarım. Benim yağmurum senin tek bir hatırana zarar vermez. Sen, sen sandın mı tozlanır adın ardın sıra?
Sana tek isim vermişlerdi Mim, ben sana envaı isim verdim. Savurdum isimlerini ayak bastığım her şehre. Seni ben bakışlarımdaki ayrıntılara gizledim, bir tek sendeki gözlerin bakışıyla görülebileceği ayrıntılara.
Yıldızlı bir gecede kedilerden hoşlanmadığımızı söylemiştik, kedi bakışlarıyla birbirimize bakarken. O hoşnut olmadığımız kedi yanımızdan söylemiştik bunu. Ya da onlara olan hayranlığımızdan. Çünkü kediler, köpeklerden farklıydı, özgürlerdi sonsuzca. Onlara yakıştırılmış o nankör sözü onların özgürlüklerine hayretten kaynaklıydı. Sen okşamak istediğinde değil okşanmak istediklerinde yaklaşırlardı ellerimize.
Ve dokuz canlı oldukları için en çok kediler ölmezdi.
En çok biz ölmedik onca fenalığa rağmen.
Düşünsene Mim ne çok zaman geçti, şimdi aramızda koca bir yeryüzü ahalisi, üzerimizde koca bir gökyüzü ahalisi, hani o senin varlığına inanmadığın. Ama zaman kimseyi değişmez Mim. Zamanın hükmü sadece bedenlere, ağaçlara ve dünyaya geçer. Zaman güneşin yönünü değiştiremez. Sen hep valiz doldurma tutkunu, ben hep valiz fobili. Ve sen ne zaman kapının kolunu tutsan, ben hep yeni tıklanmış ve açılmış bir kapının yanlış kişiye açılmış hüznünü yaşayan. Artık öğrendim Mim, ya da senin deyiminle artık büyüdüm.
Kesişmeyen doğruları öğrendim. Adına içilmiş her kahvedeki yolları ezbere biliyorum artık. Uzaklaşan her siluetin bir zaman sonra tozlandığını anladım. Bu tozu hiçbir yağmur hiçbir rüzgar üzerimizden atamaz bunu da öğrendim.
Gemiler, vapurlar, tekneler…
Onlar iskeleden gitmek içindir Mim. Dünyada sana ait olan sevgime bir yer bulamadım. Ne zaman bir adım yaklaşsan içimi kamçılıyor bir his. Kısa sürmüş o koskocaman baharımızı aranıyorum, ama giden hiçbir zamanın geri dönüşü yok bunu da biliyorum zehir gibi.
Güneş gerçekleri göstermekte cömerttir. Benim Nun , Senin Mim olman bizi yan yana yazmaya yetmez. Biz anlamlı bir kelime olmalıydık yan yana yazılabilmek için. Aynı gecede aynı ana düşen, aynı şarkının var olma ihtimali kadardık sadece. Biz yalın ayak aşılamayacak yolların yorgunluğunu öğrendik Mim. Kapı eşiklerine yığılı gitmelerin bak, hangisine baksam içim yırtılıyor.
O yüzden Mim… Bu sefer sana ben açıyorum kapıları.
Gemiler, vapurlar, tekneler senin.
Ve gittiğin her şehirde seni kucaklayacak iskeleler benim.
Sinem Ilgın Omay (Nun)