3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
731
Okunma

Bakımevine aylık mutâd ziyaretlerimden biriydi. Yorgun yıllarını yüzlerinde taşıyan bu ihtiyar heyetinin karşısında ufalıp bir çocuk olur, yaptığım yaramazlıkların bağışlandığını görmekten memnun, hediyelerini dağıtır, dualarımı alır ayrılırdım.
Köşedeki koltuğunda zarif tebessümüyle beni izlemesine alıştığım Sessiz Sultan, ilk defa son ziyaretimde çağırdı yanına. Yakası kürklü hırkasına gömülmüş başını uzatarak doğruldu. Damarlı ellerini elimde, çukura kaçmış çakır gözlerini gözlerimde buldum. Titrek bir fısıltıyla kulağıma eğilerek “Git buradan!” dedi.
Şaka mıydı? Kovulmanın şaşkınlığıyla açılan gözlerim, bir karasabanın tarlada açtığı gibi derin yüz çizgilerinde, bir tebessüm aradı. O, bütün ciddiyetiyle devam etti “ Seni yarı yolda bırakmayacak dostlar edin çokca” Eliyle dışarıyı gösterdi; “Orada!”
Arkasına yaslanırken umutsuzca gülümsedi; “Sen dost kazanmaya bak.Düşmanını doğuruyorsun zaten”
Ben bıraktım bu sefer dualarımı ve hayatıma hükmeden öğüdümü alıp ayrıldım.
Şule TEK