10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1952
Okunma

Kırk yedi yıllık hayatım boyunca tabi ki çok arkadaşım oldu. Lakin sırdaşım diyebileceğim dostumsa çok az. Sırayla girdiler hayatıma. Her şeyimi paylaştığım can dostum dediklerimden bir şekilde uzak kaldım nedense. Şimdi düşünüyorum da bu benim kaderim galiba. Hani derler ya insanlar kaderini kendi belirler. Bana göre bu tez tamamen yanlış. Neden mi?
Anlatayım;
Çocukluğumun beraber geçtiği, canım dediğim ilk sırdaşım ve dostum Zeynep. Ayrılmaz ikiliydik. Bir yaşından on yedi yaşına kadar yediği içtiği ayrı gitmeyen iki can arkadaş. Aynı binada oturduk yıllarca. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi yine beraber okuduk. Verilen ödevleri bile beraber çalışırdık. Sokakta seksek, saklambaç, evcilik, istop ve ip atlardık. Sadece uyumak için ayrılan canciğer kuzu sarması. Öyle ki bizi tanımayanlar kız kardeş zannederdi. Sinemaya gitmek için az kırmadık okulu. Birbirimizi kollar savunurduk. Ser verilir sır verilmezdi. Öyle bağlıydık işte. Bin dokuz yüz seksen üç şubatında evlenirken yine o vardı yanımda. İstanbul’un Anadolu yakasına gelin gitmem uzaklaştıramadı bizi. Hafta içi çalışırdı. Hafta sonu ise ya bana gelirdi ya da ben annemlere gittiğimde görüşürdük mutlaka. Bir iki yıl sonra evlendi. Eşi aile görüşmelerini sevmeyen biri olduğu için eskisi gibi görüşemiyorduk. İster istemez uzaklaştık birbirimizden. Zannetmeyin ki küstük konuşmuyoruz. Otuz yıldır kesintisiz devam ettirdiğimiz her ay liseden kızlarla olan günümüzde yine birlikteyiz. Konuşur ve sohbet ederiz. Sevgimizde eksilme hiç olmadı. Sadece paylaşımlarımız azaldı.
Evlilik hayatımda eşimin dayısının gelini Hülya girdi hayatıma. On dört senenin üç yılını çıkınca geriye kalan on bir senem dolu dolu ve onun yeri de bir başka. Sabah kahvaltısıyla başlardı güne merhaba diyişimiz. Sıraya koymuştuk bir gün onda bir gün bende olurduk. İstanbul’un Anadolu yakasındaki tüm pazarlarını bilirdi. Meşhur Salıpazarı favorisiydi. Bense çok gezen biri değilim. Ama onunla her gün bir pazara gitmek ayrı bir zevkti. Zaten pazara gitmediği gün rahat edemezdi. O zamanlar çocuklarımız küçük ve iyi anlaşıyorlardı. Çoğu zaman birbirimize doyamaz akşamları eşimizi kimin evindeysek oraya çağırır ayrılmazdık. Ne yazık ki evliliği çalkantılıydı. Eşi çok çapkındı. Hatta beraber takip edip yakaladığımız bile olmuştu. Birkaç kez ayrılma eşiğine geldiler. Araya büyükler girip barıştırırlardı. Eşinin son çapkınlığı arkadaşım için bardağı taşıran son damla oldu. Onun dert ortağı ben, benim dert ortağım oydu. Boşanırken ailelerin bencil düşünceleri yüzünden çocuklar babada kaldı. Hülyanın ailesi çocukların olmadan gel demişti. Kendi ayakları üzerinde ne yazık ki duramıyordu. Diğer taraftan da boşanmayı isteyen kadın olduğu için hor görülmüştü. Onların düşüncesine göre kocası ne yaparsa yapsın boyun eğip kalmalıydı. Kabul etmediği için yüzde bin beş yüz haklı olduğu halde haksız durumundaydı onların gözünde. Tüm ailenin onunla görüşmesi yasaklanmış ve çocukları görmesi yasaktı. Birkaç denemeden sonra çocuklarını göremeyince hastalandı. Ölümden döndü diyebilirim. Bir tek haber aldığı kişi bendim. İzmir’e yerleşmişti. Eşim hariç tüm sülaleden gizli görüşürdüm arkadaşımla. Ona çocuklarıyla ilgili haberler verirdim. Saatlerce ağlardı. Arada İstanbul’a geldiğinde çocukların okulunun önünde beklerdik. Okul çıkışında onun çocuklarına koşuşunu ve onların ondan kaçmasını, itmelerini izlemek tam bir işkenceydi. Allah kimseyi evladından ayrı koymasın. Ona sabretmesini, çocuklarının büyüdüğünde mutlaka arayacaklarını ve bulacaklarını söylerdim. Öylede oldu. Çocuklarının büyüme evrelerini benim yolladığım resimlerden takip edebildi sadece. Önce büyük oğlu annesine ulaştı, inatçı küçük oğlu ise geçtiğimiz kış annesiyle konuşmayı kabul etti. Allah’a çok şükür her ikisi de şu an anneleriyle görüşüyorlar. Gizli gizli de olsa aradaki buzlar eridi. Anneniz sizi terk etti diyerek doldurulan çocuklar gerçekleri öğrenebildiler sonunda. Ve Hülyam şu an dünyanın en mutlu annesi. Bende haftada bir telefonda konuşarak dertleşip hasret gidermeye çalışıyorum. Ama ne yazık ki dostum uzakta.
Bir dostluk başladı sanal âlemde. Gerçek hayata taşındı zamanla. Menfaat içermedi asla. Duygu paylaşımıydı sadece. İki can dostun yüreklerinin aynı ritimde atmasıydı. İyi günde ve kötü günde beraber olabilmekti. Aslında birçok ortak noktamız varken bir o kadarda zıttı düşüncelerimiz. Biz bile şaşırırdık. Bu kadar farklıyken nasıl anlaşıyoruz diyorduk. Yaklaşımımız art niyetli değildi. İçten ve samimiydi. Yeri geldi bağırarak konuştuk, yeri geldi kahkahalarla güldük. Bazen de ağlardık. Tek dert ortağım, sırdaşım, fikirlerini önemsediğim, korkusuzca sırtımı dayayabildiğim yegâne varlık. Hatasız kul olmaz. Bizimde hatalarımız var tabi ki. Uyarmak ve yanlışı anlatabilmektir marifet. Ve karşındakinin düşüncesine saygı duyabilmektir. Yeri geldiğinde dostunu özgür bırakabilmektir. Üçüncü şahıslar girince araya birbirimize zarar vermeye başladığımızı gördüm. Oysa ben düşmanıma bile üzmek istemezken neden dostumu üzeyim. Bazen seçim yapmak zorunda kalır insan. Can dostum o seçimlerde iki arada bir derede derler ya işte o sıkıntıya düşmesin istedim. Bir anlamda onu kurtardım. O zor kararı onun yerine ben verdim. Eğer devam etseydi kırıcı olup onarılmaz yaralar açılacaktı. Geriye dönüp baktığımızda geçen güzel günleri değil son olarak yaşanan kötü anılar kalacaktı akılda. En güzel yerinde bitmesi gerekiyordu ve bitti içimi çok acıtsa da…
İşte böyle, aslında ben çok şanslı biriyim. Yaşadığı sürece gerçek dost diyebileceği kaç kişi girmiştir insanın hayatına? Anlatmadığım iki dostumu da sayarsak benim beş tane. Ve yine çok şanslıyım ki hiç birinden hayal kırıklığını yaşamadım. Hangisinin kapısını çalsam o kapının sonuna kadar açılacağını da biliyorum. Sadece bu kadar iyi insanları bulmuşken neden ayrı kalmak zorundayım. Kader bizleri buluşturduktan sonra mecburi ayrılık mı yaşatmak zorunda? Ya da başladığı gibi neden hep güzel devam etmiyor? Her ne kadar ayrı kalırsam kalayım gönlüm onlarla ve ölene kadarda dostluğum baki…
Gelincikler solsa da papatyalar hiçbir zaman solmaz bende. Bende ki papatyaların yaprakları her fal tuttuğumda seviyor çıktığı için izin vermem solmalarına. Gözüm gibi bakar ve sularım. Bütün mevsimler capcanlı durur yüreğimde. Bedenim kara toprakla buluşana dek…
12.05.2012________________Seher_yeli
Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun. Saygılarımla...