7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1556
Okunma


Ne kadar farklıyız birbirimizden ve bir o kadar yakınız. Asla dokunmadı elim toprağım kokan tenine, gözlerim gözlerinde durmadı henüz, yağmuru birlikte koklamadık hiç. Olmayacak düşlere gidip seni aramak gibi saçma sapan eylemlerin oluyor affet. Henüz birlikte utanmadık, heyecanlı anların sessizliğini paylaşıp birlikte seyretmedik gece yıldızları. Birbiriyle yarışan kalp vuruşları olmadı, sevdalı kıyılarında yan yana durmadık hayatın.
24.04.2012 Boğaz sabah 03:49
Ressamı sen olan bir umudun resminde henüz yeni kazanmışken hayat renklerini, diri yalnızlığın ortasında flu renklerinde kendi resmime veda ediyorum. Martı uykusuzluğunun tenhasına sinmek istediğim gecenin bana darağacı saatlerinde boğaz üstünde alkol sınırında iki perdelik gösterisinde İstanbul; avutmadı gecesine sığınsam da denize düştü hüznüm.
Ay vardı tek hecenin sızısında katre katre mazeretimin resmine asılı kalmış. Kolları binlerce gümüş yoldu yürüdüm geçtim şavkında durmaksızın, karıştı matem cümlelerinden oluşan şarkılar sessizliğin içine. Siyahın duldasın da koynuna saçılmış yıldızları tuttum gözlerimin neminde, dilime kadar gelen kaç nefreti yarım bıraktım, yara aldım. Küfrüme sığmayan kaç düşüncenin eğildi boynu, ezildim kaldım duruluğun hissizliğinde. Ellerim soğuğun da İstanbul, biraz taş biraz zül.
Sabah Üsküdar sahili karşıma demirlemiş, akıp giden boğaz geçip giden ömrüm, beklediğim yok, beklentim yok, adımda sessizleşen sevincin gözlerimden dökülüşü bir o kadar sessiz bir o kadar derinden. Sabahın tülü hafiften kalkarken İstanbul mahmur, gecenin yorgun makyajından sıyrılarak uyanıyor. Binlerce yıllık arzuların sesini taşıyan kalabalıkların akıntısını yeni başlattı zaman ve kaç okka eder bilmeden yürekler safça oluruna bıraktı yakarışımı.
Taksimde saat kaç, yelkovanın peşine yürüdü mü kaldırımlar. O işaretler çığırtkan duvarlara vuruyor olmalı, tanımadığım biri simit kokusuna uzandı mı, dudağın arzusu aldı mı tadını. Şefkatli bakışlar buluştu mu sokağın kıyısında, viranesinde yaşamın döküntülerini gizlemeden yaşamak zorunda kalan o genç susuşlara. Bu şehrin dilinden anlamak zor, boğazın suları gözlerimde akarken bu şehrin seni sevmesinden nefret ettim.
Kadın düşüncesinin basitliğine denk gelir mi diye üşüdüm, senin beni sevmen. Utangaç haziran beklemelerim var keskinliğinde düşüncenin. Şiirler yazın bizi, son mevsime karalayın yaşanacaksa sevda.
Öznesinden özgürlük kapan yüreğimin dilinden; seni büyütüyorum günden güne, sen habersizliğin saflığında.
Kalabalık akışlara bıraktım çarpıntılarımı, belirsizliğin içinde kalışım mutlu ediyor. Bunca zaman peşinden koştuğum sevgiye inancım yok artık. Farklı kelimeleri kurmalıyım sana sevdayı anlatırken ve hikâyesini biriktirmeli her sevda kendi yürüyüşünde. Ben seni masal içinde bulmalıyım, gökten ne kadar elma düşerse düşsün, sen bana “düş”meli.
Sana sahipsiz bedenimin ruhsuzluğunda kendi ruhunu yaşatma özgürlüğü sunmak tek dileğim..
AsevimLİ