9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
995
Okunma

...dur/aksamalar
Dudağımın çatlağından mor sızıyor. O yüzden yazdığım ne varsa mor ve tonları… Her gün yaşadığım bir yığın hüsran bile değişemiyor bunu.
Kimi zaman kıyılarıma kırmızı gemiler yaklaşsa da, yemyeşil yaprakları sarıya boyayan güzün adımlarını duysam da, insanların gözlerinde gördüğüm siyahlıklardan ürksem de, hırçın mavi dalgalar yüreğimi tokatlasa da, hiçbiri yıkamadı içimdeki mor duvarları. Belki yoruldu, cılızlaşıp eflatuna vurdu, fosforu azaldı ya da biraz daha koyulaşıp lacivert heveslisi oldu, ama avucumda beslediğim o küçük serçe gagasıyla hep su taşıdı laciverte, açtı koyuluklarımı.
Gökkuşağına savrulmuş bütün renklerin önemini hissediyordum elbet. Ama yine de engel olamıyorum bembeyaz sayfanın üzerinde moru hayal etmeyi. O denizin kokusunu içine çekmek ya da bir dostun elinden, sıcak çayda yudumlanan umut gibi...
Büyük fırtınalar savurdu gerçekleri üzerime ama hâlâ mor bütün düşlerim. O düşler ki… Dudağımdaki, çoktan yuvayı terk etmiş kırlangıç bestesi.
Çöp kamyonundaki yağmur eskisi, kırık telli mor şemsiye.
Uzak, çok uzakda mor bir uçurtma.
Belki de mor olsaydı gökyüzü, tüm acılarımızı örtebilirdi!
8 Nisan/2012
Nun