7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2560
Okunma

Değerliye mektup en değersizinden…
Bir kadın ağlıyor şehrimde
Ve..
Sebepsiz değil çığlıkları
Kapısında kirli bir ayrılık
Aşkın geçtiği yollar acıyordu
Adam/akıllı alaycı ve paslı makaslar tutuyordu elinde
Yüklemsiz geceye kâküllü koymuştu, noktayı
Elzemmiş gibi bir de ayaklarına sürüyordu kadın
Devekuşu gururunu…
(Bu son’du.. son)
Ansızından ve acelesinden bir gün de düşürdüm gönlümü. Mistik ve bilge ruhun muamma dipsiz kuyusuna.. Bu düşüş hayra alamet değildi asla.. Emin adımlarla yaşamı süsleme sanatı da vardı ehil gördüğüm surette.. Zamanın gelgitinde amansız bir hastalıkla seyri değişiverdi metabolizmamın.. Bu hastalığın tanımını sordum, haftalarca bu işin erbaplarına.. AŞK dediler adına, teşhis konmuştu hastalığa.. Mide krampları, göğüs daralması ve beşeri doygunluklardan vazgeçişti.. El çekişti bir bakıma dünyevi uzletlerden.. Ve kalbin çiftleşmesiyle, aynada sırken cam olmak da varmış dedirtti bana gürültülü atışlarım..
Hemen kalbimi kesip aşkın siluetiyle harmanladım.. Ve bir ip taktım ucuna, uçurtmamın ayakları yerden kesilmişti artık.. Ekmek ve su gibi.. Elzemdi, beslenmeliydi aşkın kelebek kanatları.. Ömürlük olsun diye bir de son kullanma tarihini sürekli uzatmak gerekirdi.. Bir çift papatya olmalıydı gözlerim, fal tutkusu olmayan ve gamzelerimden her gün umut düşürmeliydim damla damla çukurlarına.. Doyumsuz bir birlikteliği vardı aşkın, yerden yüksekliğine ve korkularına aldırmadan çıkıyordu en tepeye.. En güzeli de, en mavisinde geziniyordu uçurtmamın elleri, güneşin ısıttığı ve gülücükler saçtığım mutluluğun gökyüzü, semazenler gibi buyun eğip aşkın çemberinde tavaftaydı gözlerim, resmine..
Ne kadar kırılgan masum ve hüsnüniyette olsam da, beni ürküten bir şey vardı aslında.. Son.. Sonlar acı verirdi ve ben bilirdim.. Bilirdim ki bir gün uçurtmamın ipini koparıp alacak başka siluetler.. Asla derdim içimden her geçişinde, asla bırakmaz ateşböceklerinin yer yer dolaştığı ellerimi.. Bilindik bir şey daha vardı ki asla diyenler tarihe en çabuk gömenlerdi sevdiğini.. Ya da değerlisini..
Her neyse..
Değer verirdi, gül kokan ağızdan aşkla dökülüverirdi, her tümce.. Değerlime mektup yazmaya kalktım şimdi, en değersizinden.. Fakat adres yoktu elimde, değeri yoktu hiçbir cümlenin, asla diyen diller çözmüştü kopçalarını yaban arılarına.. Doldurmuştu peteklerini “kör bir düğüm”le.. Ki ben gibi kör nadana asıl bal arısı hizmetinde bulunmuştu, emmişti en tatlısından yapraklarımda ki balı.. Şimdi en değerlimi, bal’ımı arıyorum.. Tatsız tuzsuz bir çiçek oldum botanik bahçemde..
Değerlim yine okumayacaktır, gönlümün surlarla kaplı gözyaşı seline kapıldığını…
Okumasın, sustuklarımı bir bağırsam sağır olurdu kulakları…
Ki gereksiz, maalesef imkânsızdır, anlaması…
Bir kadın ağlıyor şimdi şehrimde
Ve.. Tek suçu secde ettiği baştı
En büyük günahı ise, Aşk’tı…..