Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Kıpkırmızı
Kıpkırmızı
VİP ÜYE

Ne Dua'msın, Ne Beddua'm...

Yorum

Ne Dua'msın, Ne Beddua'm...

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

794

Okunma

Ne Dua'msın, Ne Beddua'm...

Ne Dua'msın, Ne Beddua'm...

Kalabalık etmiyorum artık yüreğine çıkan yollarda,

Mesela arkandan dua diye tanımladığım beddualarımı savurmuyorum gökyüzüne, kalabalık etmiyorum hiçbir şekilde uzağında bile olsa…

Tek başıma yürüyorum,
Tek başıma ağlıyorum,
Tek başıma koşuyorum…

Tek başımalığımı defalarca zikrediyorum içimden kendi kendime bir fısıltıyla, sadece Allah ile aramda. Ardından bakıyorum sadece gökyüzüne fırlattığım beddualarımın nereye ulaştığına bakıyorum. Belki yerine ulaşır, yok yok ulaşmasın. Yine de bir şey olmasın Sana.

Yüreğimi ikiye bölmüştüm, sokaktaki tinerci çocuklarının paylaştığı ekmekleri gibi, tek yiyecekleri gibi, kirli elleriyle bölüşmeleri gibi bölüşmüştüm seninle yüreğimi, kirli ellerine kirli olmayan yüreğimi bölüp vermiştim, ellerinin kirini göremeden, kirliliğine kapadığım gözlerimi gözlerine dikerek. Yüreğimin kirleneceğine hiç ihtimal vermeden…

Yüreğim kirli ellerine düşünce kirlendi,
Sen onu ellerinde tutamayacak kadar da korkaktın
Ve ellerinden yere düşürdün
Şimdi daha da kirlendi !

Gıdım gıdım olan sevdaların arasın da amma da cömertti sevdamız, bol yürekten atıp, tutuyorduk, sonraları hep atmaya başladık, tutamadık… Attıklarımız başkalarının yüreklerine denk geldi, havadayken bize düşmedi üç elma. Hep başkalarına düştü, başkaları yedi… Kerevetine de onlar erdi, bize elmaların çekirdekleri ve sapı kaldı…

Her sabah pişmanlıklara uyanıyoruz ayrı ayrı pişmanlıklarımız var. Seninle uyuyamamanın verdiği pişmanlıkla kıvranıyorum, Sancılarımın ağrıya dönüştüğü yerdeyim, geçmeyecek gibi geliyor, hep pişman uyanacağım gibi hissediyorum…

Bardaktaki soğuyan çayın bardakla olan arkadaşlığı kadar yalnızlığım… İki yakamın bir araya gelmeyişi kadar Sensizliğim… Her yalnızlıkla başlayan cümlelerin arkasından Sensizliğimi getirmem bu yüzdendir hep. Yalnızlığımla Sensizliğimi birleştirip yalnız kalmamaya çalışıyorum…

“Sensiz”liğimi tırnak işaretinin içinde saklıyorum hep. Herkes görsün ama bilemesin tırnak işaretimin içi dolu, yalnızlığım ise; önemsenmeyecek kadar, küçük harflerle yazılı, baş harfi bile küçük…

Sensizliğime çok şey yapıyorum, hiçbir şey olmuyor… Mesela sen olmadığın için su içerken bardağımı iki elimle tutuyorum. Cam kırıkları ayaklarıma batmasın diye, olmayışına güvenmiyorum artık.

Gölgemi bıraktım bulutlara, şekillere benzettiğim bulutlarla birlikte gökyüzünde gölgem, ellerime bazen bir kuş konuyor, bazen bir kedi kucağımda, bazen omzumda bir papağan, durmadan içimdeki sesleri tekrarlıyor, gölgem bile ayrı kendimden. Ben artık gölgeme bile güvenmiyorum…

Hep soğuk taşlara oturuyorum,
Buz tutuyor yüreğim,
Gölgem uyuyor,
Ben uyanıyorum.

Çok şey yapıyordum önceleri, Seni unutmak için, ama hiçbir şey olmuyordu. Ben de artık hiçbir şey yapmıyorum, çünkü unutmaya bile çalışmak aslında hep hatırlamak. Yüreğime artık kendim için iyi bakıyorum ve ayna’ya senin açından değil, kendi açımdan bakıyorum. Senin gözlerini çoktan iade ettim, bendeki gözlerini bendeki her şeyinle birlikte attım…

Yokluğunun ardından saymıyorum günleri, belki de çok olmuştur, hatırlamıyorum, ne zaman gittiğini. Her biri birbirine benzeyen günlerin peşine takıldım, gidiyorum, bir bilinirden bilinmeze. Aşinayım artık senden sonra tüm olacaklara, saatleri sayarken sensizliğimin şimdi biriken günleri sayamıyorum. Ne dilim yetişiyor, ne de boyum… Hep az kalıyorum hep yetemiyorum.

Sen de belki sıcak yürek ülkelerini seviyordun, soğuyunca hava gittin, sıcak yüreklere. Her giden aynı yoldan gitti, her biten aynı bitti. Hepsinin yolu bir yerde birleşti biliyorum, çünkü hepsi aynı uçurumdan atılıyor yok olan yaşama…

Kokumu bırakmıyorum artık sağa – sola. Bir tek kendi odamda kalıyor kokularım. En çok yanık kokusu sarıyor yorganımı, en çok yastığım yanıyor, en çok yatağım kanıyor… Hiçbir yanık ısıtamıyor beni.

Tek kişilik dünya’ma,
Tek kişilik acılar kattım…
Tek kişilik şarkılar söyledim
Düet yapmadım aşk’da…

Yine bir şarkı dudaklarımda; Artık ne Dua’msın ne de Beddua’m…


(Otuz-Mart-İkiBinOnİki*12:00)
Nevin Akbulut

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ne dua'msın, ne beddua'm... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ne dua'msın, ne beddua'm... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ne Dua'msın, Ne Beddua'm... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL