Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Metin ÇAĞLAYAN
Metin ÇAĞLAYAN

Suç ve gerçeğin öyküsü -2

Yorum

Suç ve gerçeğin öyküsü -2

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

565

Okunma

Suç ve gerçeğin öyküsü -2


(kurallar)
Eksik olan nedir yaşantımızda Sahip olamadıklarımız mı?
Sahip olduklarımız ya,...ne kime aittir bir düşünsenize...
Şöyle diyebilir miyiz sır dolu hayatın damarlarında yok oluşa doğru yol alan sürükleniş ölüm oyununu gölgede bırakan ötekilerimizle aramızdaki sahip olma tutkusudur... -Hiç uyanılmadan devam eden bir hipnoz sahnesi...- Bir cenaze töreninde bulunmuşsunuzdur tabutun içindeki ölüm ile dışındaki yaşam çizgisi arasında duygudaşlık kurup durumunuza şükrederken aslında vakit geldiğinde şekli nasıl olursa olsun akıbetin kaçınılmazlığı düşüncesi kısa bir ürperti sahnesi yaşatmıştır... Fakat saniyeler sonra yaşadığı gerçekliği akıl defterinden olanca hızıyla silip yaşamın rutin alışkanlıklarına yeniden yelken açıp düşüncenin yaşam hakkındaki kısa vadeli bonolarına faiz uygulamaları işleyerek muhasebenin neferi olacak şekilde yinelenen davranışların getirileri hesap-kitap işine dönüldüğü tekerrürünü korur ve yaşamın yapay muhasebesinin neferleri iz düşümde bir başka iz bırakmak üzere hiçbir şey olmamışlığın kollarına kendini yeniden atar... Yaşamla ölüm arasında daha güçlü bir nefer olarak

Gerçekten sanıldığı kadar güçlü müyüz yoksa güç tutkusu duygusu tutulmasına neden olduğu aklın karşı konulmaz hatalara sürüklenişinin çaresizliği döngüsünde insanoğlunun bir yanılgısı mı? Fantastik aklın sınırlarını belirleyen şüphesiz algı yeteneği olsa da arayış serüveninde-arasından ayrılış-bilincinde olsa da bir parçasına dönüştüğü nesnenin esaretini çaresiz kabul eder... Zavallılık görmek istenmeyen bir saklantıda bırakılmış olsa gerek... Bir anlamın dile getirilmeyen anlamsızlığında... Aradığım aslında arınmamdır farkında olsam da yenik düştüğüm üç kuruşluk evhamlığımdandır

Tek başınalığın korku tünellerinde kaçamak uydurmalar hikâyemizin bir parçasına dönüşür tatmin ise her defasında ver yandım bir unutturmanın ananesine dönüşür devreden her devir sonrayı yeniden üretirken her sonra bir başlangıcın yenidenliğini ortaya çıkarır...

Aklın mekaniği hizaladığı beslenme çıkış arayışı onu çağının mükemmel bir kolaylaştırıcı aygıt haline getirdiği gerçeği göz ardı edilmese de yöneldiği derin arayışlar sapmalara da neden olacak felaketleri beraberinde getirecektir. Deneme ve yanılma süreci bu bütünselin işlerliğinde her zaman kapsayan olma özelliğini sonun başlangıcına kadar devam ettirecektir. Öyleyse bu keşif yolculuğunda geride bırakılan gelenin kattıklarıyla arayış pervasızlığını körükleyecektir. Peki, bütün bu bilinen gerçekler faktörsel iç dinamiğinde kime nasıl mal olur bu İşlerliğin yapısal değeri etki alanındakileri nasıl bir reaksiyona sürükler eklentilerle dolu bir geçiş ve eklentilerin ayrıştırdığı bir bütünselin yol açtığı iç çatışmaların beraberinde getirdiği sınıfsal bir ötekileşmenin bedelidir... Ağır bir bedel... Sahip olana ait olmak

Varlığın niteliği anlamın dışına çıkmıştır artık adı konulmuşun uşak uğrakçısı yığınlar... Kaybedecekleri bir şeyleri olmadığı halde kaybetmekten korkarlar sefil iştirakçiliğe maruz bırakılmışlık en ince ayrıntısına kadar ikili ilişkilerin ayıraçları haline dönüşmüş çoktan bir birine düşülmüştür. Kavgasız paylaşım çatışmalı bir bölüşme geleneğine dönüşmüş kargaşa ortamı sefalet müritlerine sahip olana yönetilme esasını getirmiştir.

Artık eşgüdüm ötekinin vaat trafiğinde ötekileşenin kurtarma hamlesiymiş yanıltmacısının karakterine dönmüş meşruluğunu ilan ederek yönetimin yönetmelik kural-bağlayıcılığını da daha güçlü bir yapıya kazandırmış aklın faydalanmacı mekanik keşifleri hizalama sırası üst sınırında hükmetme ve boyunduruk altında tutma ile kurum kimliği kazanmıştır. Kurum nemalananları kurumu savunma riyakârlığı ile(aslında kendi kazanımları düşüncesinin bir beklentisi olarak)korucu bir güce dönüşerek bir yönetim olmazsa olmazının da zorunlu dayatmasını direnci olmayan tarafa kabul ettirmiştir.

Eksik olan nedir yaşantımızda Sahip olamadıklarımız mı?
Sahip olduklarımız ya,...ne kime aittir bir düşünsenize...



(devam edecek)



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Suç ve gerçeğin öyküsü -2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Suç ve gerçeğin öyküsü -2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Suç ve gerçeğin öyküsü -2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL