20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4163
Okunma


Bana şiirler yazdığı söylüyorsun ve okuyamadığını hiç birini. Siktiret adamım, bana bütün adamlar şiir yazdılar ve ben de şiirler yazıyorum uzun zamandır, kendime bile okuyamadığım. Hayat avuçlarımdan kayıp gitmiş, sen şiirden bahsediyorsun. Onu avuçlarıma sen mi koydun ki, hakkında konuşuyorsun.
Gecenin bir vakti çalıyorsun kapımı, susuyorsun. Dağılmışsın, güzell...iğinden eser kalmamış, boynunda diş, gözlerinde düş izi ve sevişelim diyorsun. Az önce sana benzeyen birini gönderdim bu kapıdan, elleri senin gibiydi, gözleri senin gibi. Bir kirli sakalı vardı ki, senden çok kayboldum kirlerinin içinde. Sıcaktı da sarışı. Her adam gibi, hararetinde. Sanmadım ki sevgiden, sanmadım ki kuduruyor aşkımdan. İyi böyle.
Şimdi sana kapıyı açacağım, aşık olduğum o adama yakalanacağım, yaptığı her bir haltı sevgiden sanacağım. Bunları aşmak için büyümedim dahaca. Aşk denince hala çok acemiyim, sevgi denince hala çocuğum işte. Sonra ne çok şey anımsatacaksın bana, ne çok şeye benzeyeceksin, ben bile şaşıracağım…
Gözlerine bakacak çocukluğuna ineceğim, meslek icabı değil, içindeki çocuğu hep gözlerinde taşıdığından. İçimde bir yerleri buracak bu buluşma. Sonra almışsın eline bir uçurtma, yayılmışsın benim kulvarlara, bütün mavilerim istilada. Sonra ben ağlayacağım sana salıp dönmeyen uçurtmalarıma. Hayat bu kadar uzun değil adamım, sen de uzun etme istersen, siktiret gitsin.
Elimi tutmayı, gözlerime bakmayı bırak. Dudaklarındaki nem bana yabancı, kulağında dün akşamdan kalan fısıltı söyledi bunu bana. Kimdi o kızıl saçlı budala? Hangi orospunun koynundan çaldın bu kokuyu, öyle senden uzak, öyle mayhoş, öyle çok kullanılmış ki…
Nasıl da acelen var. Öfkelendiğinde kapıldığın bir acele, terk edildiğinde kapıldığın bir acele. Her seferinde seni sürükleyen benim gibi bir ecele. Nezaketini sadece getirdiğin şarap markasında bıraktığın bir acele bu, zamansızlığın sana uğradığı tek zaman. Bağışlanmayı bekleyen köpekler gibisin, bağışlanmayı ve üstüne üstlük okşanmayı…
Beni aptal göründüğüm için sevdiğini biliyorum. Hiç sorgulamadığım, nerden geliyorsan her seferinde oraya gönderdiğim, seni deli gibi özlesem de hiç çağırmadığım, hep senin keyfini beklediğim için sevdiğini biliyorum. Pahalı hediyeler istemediğim, özel günlerde küsmediğim için, o kendini beğenmiş kadınlar gibi kapris yapmadığım, bildiklerimi bile bilmiyormuş gibi yapıp senden duyduğumda hayrete düştüğüm, ukala olmadığım için sevdiğini biliyorum. O kadınlar seni üzdüğünde dönebildiğin için, çocukken dizlerini saran annen gibi kanayan yüreğini sardığım için sevdiğini biliyorum. Sevişirken bile aşkı bacak aramda bulamadığın, aşkı bacak aramda tanımadığın için sevdiğini biliyorum. Bir duruşuna absürt hayaller kurduğum, bir dokunuşuna anıtlar diktiğim için sevdiğini biliyorum. Öfkeni bende dindirirken yanan canımı sana hissettirmediğim için, kıskançlık krizlerine girmediğim için sevdiğini biliyorum. Ne çok şey biliyorum senin hakkında. Bir yerde duramadığını, “özgür olmak bağlanmamaktır” diye düşündüğünü, her an gitmek gibi bir zamana kurulu olduğunu da biliyorum. Dünyanın senin etrafında döndüğünü sandığını da. Sen öyle sanıyorsun çünkü ben sana izin veriyorum, çünkü seni seviyorum. Evet, sadece seviyorum sana bir elbise giydirmeden.
Ben seni senin için sevmiyorum ki, kendim için seviyorum, bana geldiğin saatleri seviyorum, benden gittiğin saatlerde özlemeyi sevdiğim gibi. Bildiklerimin, sevindiklerimin, üzüldüklerimin arasına yerleş diye seviyorum.
Van’da deprem olmuş, deli gibi üzülmüş, üşümüşüm, ısınmak için seviyorum seni, sınırda insanlar bombalanmış, çocuklar ölmüş, 3 asker, 5 asker, 15 asker çatışmada şehit düşmüş, yaşadığın için seviyorum seni, çocuklar analarını, insanlar eşlerini terk etmiş, babalar evlatlarını, benden gitmediğin için seviyorum seni. Sokak çocuklarına, başıboş hayvanlara, savaşlara, bombalara, ekonomik krizlere, tutuklananlara, davasından vazgeçip her devrin adamı olanlara isyan ettiğimde seviyorum. Ben seni kendin gibi olduğun, beni aldatmadığın için, bana geldiğin, benden gittiğin kadınları bildiğim için seviyorum. Ağladığımda gülüşlerime, üzüldüğümde sevinçlerime, öfkelendiğimde şefkatime saklıyorum hep. Seni ne geçim, ne de seçim telaşına düşürmüyorum, aptala yatmak işime geliyor, böyle olduğunda gitmen bana dokunmuyor. Hep bir yerlere giden ve dönensin çünkü. Dönme ihtimaline bağlıyorum gidişlerini, uzun süreli kısa süreli. Ben kürkçü dükkânıyım sen de tilki.
Ben hep güzel adamları sevdim, ama hep dağınıktılar. Toplaması bana düştü kendi dağınıklığımı unutarak. Şimdi uzak bir yerde bir şarkı çalmakta. Kimin bu şarkı? Herkesin olsun. Sınırda ağlayan çocukların, ay sonunu getiremeyen babaların, oğlu dönmeyen anaların, içerde gün sayan kurbanların. Evet, evet, herkesin olsun. Nazım ustaya gitsin mesela, belki duyup yeniden aşık olur bir kadına ve yeniden şiirler yazar. Ya da Deniz’e gönderelim ve Deniz bir kıza aşık olsun ve yaşamayı seçsin ve daha bir sarılsın hayata ve, ve, ve ölmek üzerine yola çıktığı davada ölmeyi seçmesin mesela. Bir askere de gidebilir Şırnak’ta ki bir karakolda ya da sınava giren bir öğrenci,sokakta simit satan bir çocuk, tarlada tütün toplayan bir kadın.
Sana şarkılar tutmayı bıraktım artık. O kadar çok geldin ki bana, o kadar çok seviştik ki seninle, ben bir sen de kaybolurdum, bir de dinlediğim müzikte. Sanki ilk defa severmiş gibi, ilk defa dokunurmuş gibiydi her seferinde ellerin. İlk defa duyduğum bir şarkı gibiydi yeni keşiflerin, güzel bir şarkı, içli bir şarkı. O kadar ki, şarkılardan çıkar gelirdin hayatıma fon olmak için.
Şimdi kalkmış uzak uzak gitmeliyim diyorsun, çok uzak. Baktığımda seni göremediğim, kulak kabarttığımda sesini duyamadığım, şimdi kapı çalar diye bekleyemeyeceğim kadar uzaklara. Üstelik başka bir kadın için de değil. Bütün bencilliğini koluna takarak sadece kendin için. Ben seni nasıl yoldan çıkaracağımın, seni nasıl daha çılgın öpeceğimin hesaplarını yaparken, düzen bu kadar boktan, bu kadar uçukken ve ben sana daha çok sığınacakken, sen çok daha uzaklara gideceksin, öyle mi?
Siktiret gitsin adamım. Sen hep uzaktın zaten. Bana yakın olan bendim, seni bana hapseden ben. Şimdi özgür olma zamanı. Senden çıkma, senden ayrılma zamanı. Ben böyle düzenin ta mına koymaz mıyım, kendi çıkmazında beni sana sardığı için yedi sülalesini ikmez miyim, ben bu düzene baş kaldırmaz, asi olmaz mıyım? Adım anarşiste çıkacakmış, çok da *ikime. Orospuluğu ben yapmadım. Sen bu kadar önemli olmazdın ya ben ne diyeyim üzerimden inmeyen bu düzene…
sevgi dündar/ ocak2012