3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1489
Okunma
AŞKIN KİMYASI
Doğa Ana, aşkın iksirini oluştururken son derece güçlü bir karışım hazırlamış. Biyoloji işini biliyor. Çünkü bu güçlü kimyasal artışı olmasaydı, beyinde bizi olası tehlike ve üzüntülere karşı uyaran engelleyici merkezler baskın çıkar ve insanlar asla tanışamaz, çiftleşemez, türünü devam ettiremezdi.
Bazıları aşk aşamasını “farklı bilinç hali” olarak tanımlıyor ya da zehirlenmeye ve uyuşturucu etkisinde olmaya benzetiyor. Bu aşamadaki kişiler uykularından fedakarlık edip geç saatlere kadar telefonda sevgilileriyle konuşmaya, gün içinde aşırı miktarda e-postalar yollamaya ve yükseklik korkuları varken paraşütle atlamak veya çiğ balığın düşüncesi yüzünden bile kusarken suşi yemek gibi normalde yapmayacakları şeyleri yapmaya meyilli olabiliyorlar.
Romantik aşk, duygudan çok güdüsel bir mekanizmadır. Beynin ödül sisteminin birer parçalarıdırlar. Bu duygular aşıkları, çiftleşme partnerleri aramaya iter. Beyin ilişkinin nasıl gittiğine bağlı olarak bu dürtüleri çeşitli türden bazı duygulara bağlar. Bütün bu süre boyunca şablonlara yerleştirmekte, stratejiler geliştirmekte ve hayatın en büyük ödülüne doğru işleyen süreci gözlemlemektedir.
Beyinde motivasyon ve dürtü sistemini uyaran kimyasallar adrenalin, noradrenalin, dopamin, serotonin, ve feniletilamin (PEA) sinir iletkenleridir.
Bu sinir iletkenleri çekimin ilk aşamalarında da görev alırlar ama daha faal ve baskın oldukları aşama aşk aşamasıdır. Sinir iletkenleri, beyindeki sinir hücreleri arasındaki elektrik sinyallerini düzenleyen kimyasallardır. Beyin bu maddelerin miktarlarını artırıp azaltarak sürekli dengede kalmaya çalışır. Bu kimyasalların bazıları vücudu heyecanlandırır.
Örneğin; yeni sevgilinizi uzaktan gördüğünüzde kalbiniz kontrolsüz bir şekilde çarpmaya başlar. Bazı kimyasallar ise sistemi sakinleştirip anın tadını çıkarmanızı, yeni ilişkinin sıcak ve belirsiz hissini tatmanızı sağlar.
ADRENALİN VE NORADRENALİN:
Adrenal bezlerde, omirilikte ve beyinde üretilen adrenalin ve noradrenalin heyecan verici sinir iletkenleri olarak bilinir. Adrenalin hücumu adı verilen duygu esnasında kalp daha hızlı atar, tansiyon yükselir, vücut ya bir tehdit ya da olası bir aşk partneri gibi olumlu bir uyaran karşısında harekete geçmeye hazırlanır.
DOPAMİN:
Aşk ile ilgili en önemli ve üzerinde en fazla araştırma yapılmış olan sinir iletkenidir. Beynin merkezinde üretilen dopamin zevk, motivasyon ve konsantrasyonla ilgilenir. Bu kimyasala yeterli miktarda sahip olanlar kendilerini “seksi” hissederler.
SEROTONİN:
Serotonin “iyi hissettiren” sinir iletkeni olarak bilinir. Orta beyinde ve beyin kötünde üretilir. En son yaşadığınız aşkı düşünün. Tüm düşünebildiğiniz yeni aşkınızdır. Ne kadar meşgul olursanız olun ona vakit ayırabilirsiniz. Onu düşündüğünüzde canlanırsınız ve ilk aradığınızda telefona cevap vermezse hayata küsersiniz. Kendinizi kötü hissedersiniz ve arkadaşlarınız muhakeme gücünüzden endişe duyar. İlişkiniz istediğinizden erken biterse depresyona karşı savunmasız kalırsınız.
FENİLETİLAMİN:
Adrenaline benzeyen bir madde olan feniletamin (PEA) çikolatada bulunan kimyasallardır. PEA, “aşk molekülü” olarak bilinir. Birine karşı güçlü bir çekim duyduğunuzda dopamin ve noradrenalinle birlikte aşırı mutluluk ve karasevda duygularının ortaya çıkmasını sağlayan kimyasalların beyne akışını başlatır.
Görüldüğü gibi dostlar aşk, bedenimizin salgıladığı kimyasalların bize oynadığı garip oyunlardan biri imiş meğer…
NOT: Bu makalemi Dr. Daniel G. Amen’in “Aşık Beyin” adlı eserinden yararlanarak hazırladım…