2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
715
Okunma
Büyümenin albenisi hiç girmedi rüyalarıma. Bilye yuvarlamaya doymayan çocuk büyüyüp de ne yapacak ki; fincancı katırlarını ürkütmekten başka.
Sabırsızlıkla, ben ne zaman büyüyeceğim, diye diye büyüdü büyüyenler. Ben bir çemberin peşinde askıda kaldım. Oturduğum salıncakta bir ileri bir geri hep aynı kavsi çizdim. Ezberlediğim bir şiir oldu çocukluk; önüm arkam sobe.
İpe un serdim. Çiçeklere, kuşlara, bitmeyen arkadaşlıklara, en çok da masallara inandım. İnandım gökkuşağının altından geçince savaşların biteceğine.
Gökten düşen üç elmanın paylaşmakla bitmeyeceğine, Kafdağı’ndan fışkıran pınarın herkesin tesdisini doldurmaya yeteceğine iki kere ikinin dört ettiğine inandığımdan daha çok inandım.
İnandım dünyanın aşkla döndüğüne, dünyada aşktan başka hiçbir şeyin olmadığına. Bülbülün güle aşık olduğuna, Mecnunların bugün de “Leyla, Leyla!” diye aramızda dolaştığına inandım.
Büyürsem büyünün bozulmasından korktum. İnançlarımın sarsılmasından, yarınlara dair umutlarımın karaya oturmasından korktum. Boyum uzadı, ellerim, ayaklarım kocaman oldu. Hiç bozuntuya vermedim. Dev bir çocuk olarak sadık kaldım hep masallara. Şarkı söylemeyi hiç ihmal etmedim.
Kafdağı yerle yeksan olur, cinler, devler, periler sırra kadem basar, rüyalar biter, masalların sonu gelirse bir gün, kim bilir, belki ben de büyürüm.
Gün gelir, zaman tükenir. Hayat hayata eklenir, bir vagondan bir diğerine geçer gibi bir iklimden bir iklime geçerim.
Masal gerçeğe döner.
Ben uçurtma uçururum.