10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2623
Okunma

Tezek Yapıyorum…
Bu sabah uykudan uyanırken içimde bir sıkıntıyla uyanmıştım. Bazen altıncı hislerim iyi çalışır. Ya da abdala malum olurmuş derler ya, öyleyim işte. Elimi yüzümü yıkayıp ahıra koştum hemen. Ablam beni uyandırmaya kıyamamış, koyunları sağma işine başlamışlardı.
Sesiz olmaya dikkat ederek pür dikkat izliyorum. Bu sefer öğrendim herhalde, ablam koyunun canını yakmadan yapmam gerektiğini söyledi.
Bende denemek için geçtim iş başına. Ellerimde koyunun memeleri, hafif sıkarak aşağıya doğru çekiyorum ama hiç süt gelmiyor. Ablam devam etmemi söylüyor. Aslında düne göre başarılıyım. En azından hayvan kıpırdamıyor. Bir, iki, üç, dört derken süt gelmeye başladı. Ben o heyecanla sevinç narası atınca koyun kaçtı, sağdığım sütte bakraç devrilince döküldü. Olsun; dökülse de başarmıştım sonunda. İkinci denemede sonuna kadar sağabildim koyunu. Ben onu çok sevmiştim galiba oda beni sevmişti. O koyun benimdi artık. Köyde kaldığım süre içerisinde onu sabah akşam ben sağdım. Birde artık beni tanıyordu, gördüğü zaman hemen ayrılıp yanıma geliyordu. Aramızda bir aşk başlamıştı anlayacağınız. İlk aşkımdı, adını kara göz koymuştum.
Ablamla sürüyü ve nahırları çobana teslim ettikten sonra ahıra geri döndük. Bana adı sakoyul denilen süpürgeye benzer bir şey verdi. Sorkun ağacının dallarından yapılıyormuş. Sakoyul benden uzun ama ablama yardımcı olabilmek için elimden geldiğince süpürüyorum. Gözünüzde canlandıysa eğer ne kadar yardımcı olabildiğimi anlamışsınızdır. Bir kenara topladığımız hayvan pisliklerini teçgerelere kürekle doldurduk. Teçgere dört kollu tahtadan el arabasına benzeyen taşıma aracı ama tekerlekleri yok. Taşıyıp evin hemen yanına adına ahpınlık dedikleri yere döktük. Onlarla sonra işimiz varmış. Ne yapacağız dediğimde öğleden sonra görürüsün diyor. Hayvan pislikleriyle ne yapılabilir ki? Al sana merak edecek bir konu daha, birde bana çok meraklısın derler.
Ahıra geri dönüyoruz. Koyunların kurumuş dışkısına fışkı deniyormuş. Fışkıyı ahırın zeminine kürekle serperek serdik. Ahirliklerine (Yemliklerine ) ot ve samanları koyduk. Akşama geri geldiklerinde her şey hazırdı. Artık kahvaltı edebilirdik. Mutfağa gittiğimizde lavaş ekmek, tereyağı ve toz şekerden başka bir şey bulamadık. Peynir ve yumurtalar yok olmuştu. Kızlar aralarında fısıltıyla konuşuyorlardı. Annemde dahil oldu onlara bende kulak misafiri tabi. Meğer kiraz yengem hepsini saklamış. Sabah bir sepet yumurtayı bende görmüştüm. Ben lavaş ekmeye tereyağını sürdüm üstüne de toz şeker döküp afiyetle yedim. Ama kardeşim sevemedi benim menüyü. Kardeşim için açlık grevine girme günleri böylece başlamıştı. Yiyemiyordu hiçbir şeyi. Canım halamın (Allah rahmet eylesin) içi el vermiyordu bu duruma lakin elinden de bir şey gelmiyordu. Eniştem aksi bir adamdı, birde kaynanası vardı yanında. Üstelik 11 tane çocuğu vardı. Bir futbol takımı kurmuştu yani. Kurmuştu da kız erkek ayırmadan hepsini okutmuştu. Şu an öğretmen, hemşire, doktor ve subay oldular hepsi. Zaten babamların ve annemlerim köyünde kız erkek ayrımı yapmadan okumak isteyenleri okutmuşlar. Şu kiraz yengenin yumurtaları ve peyniri nereye sakladığını öğrenmem lazım. Duyduğuma göre evde kiler varmış. Anahtarı da kiraz yengemdeymiş. Biraz zor gibi görünüyor ama bir çare bulmalıyım.
Evin yanında ki ahpınlığa hayvanların dışkılarını dökmüştük ya şimdi ordayız. Beni de bir güzel kandırdılar herhalde sorularımdan bıkmışlardı. Bu akşam yemeğimiz dediler. İğrendim, soluğu annemin yanında aldım. Anneme açlıktan ölsem ben onu yemem dediğimde güldü tabi. Yine bir şey demeden beni kovaladı. Ablamların yanına geri geldim. Hepsi kahkahalarla gülüyorlardı. Yapma ve tezek yapacakmışız. O dışkıların içine saman katıp karıştırdılar. Hamur gibi yoğuruyorlar. Hamurdan biraz daha cıvık bir karışım. Sonrada avuçlarında büyük bir top yapıp evin duvarına attılar. Duvara yapışıp kaldı. Bu çok hoşuma gitmişti. Bende ayakkabılarımı çıkartıp, paçalarımı da bir güzel yukarı sıvayıp girdim içine. Alıp elimde yuvarlayıp duvara atıyordum. Benimkiler küçük oluyordu biraz ama çok zevkliydi. Yazın güneşte kuruyunca kendiliğinden duvardan düşüyormuş. Bunun adına tezek deniyormuş. Kışın sobada onu yakıyorlarmış. Bu arada duvarda boş yer kalmamıştı Sonra ahpınlığı düzledik beraber. Burası da güneşte biraz kuruyunca kürekle kesiyorlarmış. Baklava keser gibi şekil veriliyormuş. İyice kuruduğunda yapma oluyormuş. Kışın ısınma aracı buymuş. Üstüm başım batmıştı. Banyo yapmalıydım artık ama bu evde banyoda yok. Onun da çaresini bulmuşlar. Amcamın evinde boş bir oda var. Dışarıda yakılan ateşin üstüne kazanlarla suyu ısıttılar. Bakırdan kocaman bir ağaç tekne, tahtadan bir tabure, sabun, havlu ve hamam tasını taşıdık odaya. Zaten yerler toprak olduğundan sular dökülse de sorun yok yani. İlk beni yıkıyorlar. Öğlen yemeye davetliyiz. Hepimiz temizleniyoruz. Küvet yerine tahta teknede yıkanmak hem de odanın ortasında çok değişik gelmişti. Ama zevkini de çıkardım hani. Çok eğlenceliydi.
Küçük halamın kaynanası bizi yemeye davet etmiş. Kökleri Molla Dervişlerden gelme gam oğulları. Atatürk’le istihbarat kurarak vatan için savaşmışlar. Mustafa Kemal Atatürk eskiden Kars bölgesi Sarıkamış kazasının Bardız (Yeni adı Gaziler ) nahiyesine Molla Dervişi ilk nahiye müdürü olarak atamış. Burada her evin Atatürk’le bir anısı var muhakkak. Yaşlıların onurla taşıdıkları yakalarında gazi madalyası var. Gittiğimiz her evde ayrı bir hikâye dinliyorum. Şimdiki aklım olsaydı ya da yaşım daha büyük bütün anlatılanları kasete kaydetmek isterdim.
Halamın kaynatasına yani İsmail amcaya takılan lakapta bana çok ilginç gelmişti (çini kıran ). Sebebini sorduğumda Evde verilen büyük bir davette tepsiyle tabakları taşıyormuş. Tepsiyi devirince içindeki bütün çini tabaklar kırılmış. Daha doğrusu bütün çiniler atmış kullanılmaz hale gelmiş. O gün bugündür lakabı çini kıran kalmış. Kaynanası( adı kudret bibi ) mayalı hamuru tepside pişirmiş. Üstten kabuğunu kesip içini parça parça koparmış. Tabak şeklinde kalan kenarları kızarmış ekmeğin içine kopardığı parçaları doldurmuş. Erik ekşisi pişirip ezip biraz sulu olarak ekmeklerin üstüne döküyor. Bir tarafta da tereyağını iyice dağlayıp üstüne döktüler. Adı pağaçmış. Ayrıca bir pağaç daha var. Aynı işlem uygulanmış. Ona da yoğurdu biraz sulandırıp, üstüne de tereyağını dağlayıp döküyorlar. Benim en çok yoğurtlu olan hoşuma gitmişti. Karnım yine doymuştu ama kardeşim ikisini de yiyemedi. Yine aç kalmıştı. Ne olacak bu çocuğun hali? Açlıktan ölecek bu gidişle. Ah! Baba ah gelsen artık…
Akşamda düğün varmış. Şimdi tüm hazırlık düğün için. Herkes bir telaş içinde, kızlar süslenme derdinde. Etrafıma baktım hiç düğün salonuna benzer bir yer göremedim. Nerede yapılacak bu düğün yine merak içindeyim…
11.02.2012______________Seher_Yeli