7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1185
Okunma

Bu günlerde kendimi hurdaya çıkmış otomobil gibi hissediyorum. Hani şu; orası burası dökülmeye başladı diye ara sokaklara, bir apartman otoparkına ya da boş bir araziye bırakılanlar gibi.
Okul hayatına başlarken vitesi bir’e taktılar.
Vites hep bir’de, değiştirmek akıllarına hiç gelmedi.
Gaz verdiler… Gaz verdiler, bağırta bağırta okulları bitirttiler.
Öğrenim hayatı bitti, bir ara gazı ile vitesi iki’ye attılar.
Ve trafiğin en yoğun olduğu yere bıraktılar.
Bir müddet bu viteste gitmek rahatmış gibi görünse de, yine gaz vermeye başladılar.
Gaz verdiler… Gaz verdiler, bağırta bağırta çalıştırmaya devam ettiler.
Araba düşük vites, yüksek devirde çalışmaya uzun yıllar devam etti.
Ama bir gün, daha fazla dayanamadı. Su Kaynattı.
Baktılar ki ne yapsalar gitmiyor, koydular bir apartmanın otoparkına, vitesi boşa alıp el frenini çektiler. Bakan yok, ilgilenen yok. Hurda muamelesi yapmaya başladılar bir zamanlar binip dolaşmaktan büyük zevk aldıkları canım otomobile.
Kimse ilgilenmediği için; önceleri fazla bir noksanı olmayan arabanın önce boyası pas tutmaya, sonra lastiklerindeki havalar inmeye başladı. İlgisizlik arttıkça arıza büyümeye, motor da su koyuvermeye başladı. Marş motoru, şarj dinamosu, benzin deposu, yakıt pompası, karbüratör derken sıra egzoz borusuna geldi. Otomobil durduğu yerde yavaş yavaş dökülüyor, eriyor, bu gidişle toparlanması da zor görünüyor. Hoş artık kimsenin de toparlamaya niyeti yok. Kaderiyle baş başa bıraktılar onu.
Bu günlerde kimi görsem; “Aman; yediğine içtiğine, sağlığına dikkat et, hareketsiz kalma her gün çık yürü!” diye tavsiyede bulunuyor.
Bir ömür boyu yürüdük hatta koştuk. Sanki faydasını mı gördük?
Yine de dostların tavsiyelerine uymaya gayret ediyorum.
Zaman zaman karşılaştığım ve yeni tanıştığım insanlar soruyorlar;
“Abi meslek ne?”
Bende onlara cevaben;
“Boşta gezer.” Diyorum.
Attık vitesi boşa, yokuş aşağı gidiyoruz. Bakalım ne zaman bir ağaca toslayacağız!
Şimdi hâlâ öylemidir bilmiyorum; eskiden askerlerin sevk evraklarında, ya da karakola gidip de bir sebeple kayda giren işsiz güçsüz kişilerin meslek hanesine “Boşta gezer” yazarlardı.
Epey zamandır sokaklara bakıyorum birçok kişi boşta geziyor. Bu kadar insan; nasıl ve nereden para kazanır, ne yer, ne içer, hayatını nasıl devam ettirir? Aklım bir türlü ermiyor.
Bazen kendi kendime; “Ya oğlum, kendine bir iş bulsan da çalışsan, böyle boşta gezmesen!” diyorum.
Sonra düşünüyorum; “Cevval, tuttuğunu koparan, okumuş yazmış, kafası zehir gibi işleyen gençlerin yüzde yirmi beşine yakınının iş bulamadığı bir ülkede sen nereden iş bulacaksın. Hadi buldun diyelim, senin işgal edeceğin işte “boşta gezen” bir genç çalışsa daha iyi olmaz mı?” diye.
İşsiz kalmak, aradığı işi bir türlü bulamayıp eve her gün başı önde dönmek, başkasının eline bakmak, zaten darda olan babaya; “Baba bana biraz harçlık verir misin?” demek, gerçekten çok zor.
Allah genç işsizlerimize sabır ve kolaylıklar versin, en kısa zamanda onlara bir iş nasip etsin.
Bekir GÜÇLÜER