6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1056
Okunma

Kim yüreğinde bir dünyanın dönmediğine inandırabilir kendisini? Şikayet etmiyoruz değil mi? Az sonra toprak kayması olabilir, diye belki!
Bir kadının gözlerine bakmayacaksın! Bir kadının gözlerine bakarken, gözlerin kaymayacak başka hiçbir yerine. Bir kadının gözlerine bakmayacaksın, bir şehirden ayrıldığını itiraf edememek gibi! Âşıksan öyle saza filan da vurmayacaksın! Bir kadının gözlerine bakamadığın gibi… Farz et ki; vuruldun, hem de tam ortasından rahminin. Ve artık hiçbir çocuğun olmayabilir; belki bir anne, belki de bir daha yazmamak isteyen yazar gibi!
Gitarın tellerine dökülen şarap kokusudur çoğu zaman ve inan bana yeşillikler hep ağır bir cin kokusu taşır. Cin içilmez votka ile cin çarpar geceyi! Bir kadın cin içemez, bir erkek kadının gözlerine bakamaz, bir öğrenci çantasına bütün kitaplarını koyup okula gidemez, bir kadın cin içtikten sonra sigara içemez, bir adam her gün sevişemez, bir çocuk her gün süt içemez, bir kadın her gün soyunamaz, bir erkek her gün giyinemez, bir çocuk her gün kitap okuyamaz… Fransız şarkılarının en baş döndürücü yanı, şarkının dansöz gibi kıvırtmasıdır. Bir şiir yazılmadan önce, iki dudak öpüşemez!
Hiçbir alev’i yanmaz! Hiçbir alev’inin yandığına şahit olmaz doğulu minibüs şoförleri. Bir otobüs geçerken, ortaokul çocuklarının bakkaldan 35 kuruşa aldıkları yumurtayı atma sırasında, bir kadının aleviyle dönüp durmasını beklemez hiçbir can. Canlar cem olunca, kızıl sakallar sapsarı kesilir; bir çay anca keser bu sızıyı. Kesmece aşkların anlattıkları, şairlerin kustukları şiirleri kadardır. Kimse düşünmeyi istemez; oysa fabrikalar, bombalar değildir dünyayı daha fazla kirleten. Aşklardır!
Hep geç kalır Belediye otobüsü. Ya da biz gelmeden gitmiştir. Hep suç başkasındadır. Biz çok severiz, biz çok öğreniriz, biz çok biliriz her şeyi; ama başkasının başında patlar suç bombaları. Misket bombası gibidir, silsileleri sever. Bu yüzden çoğu güzel denilen hadiselerin altında hep birilerinin kalbi kırık kalmıştır. Yağmur mu yağacak; çamaşırlar ıslanacak ve yeninden yıkanacaklar. Çocuğun altı mı kirlendi? Yenisini altına bağlamak kolay, ya sonra ellerinden ıslak mendille silmek için uğraştığın saniyeler? İnsan kirlenmenin gerçeği; kirletmenin de galiba!
Ne demişti tango yaparken sevgili resim fırçası? Eğer hâlâ dönebiliyorsan kendi etrafında, yaşıyorsun demektir! Eğer yazabiliyorsan, eğer koşabiliyorsan, eğer konuşabiliyor; hatta mesaj yazabiliyorsan cep telefonundan, gülebiliyorsan, ellerini kullanıp yemek yiyebiliyorsan, gözlerinle harflerden heceler oluşturup, bir bütün halinde paragraflara geçiş yapabiliyorsan ve eğer hâlâ iki dudağının birbirine değdiğini hissedip, şükredebiliyorsan bir iftar saati gibi ve hâlâ fakirleri görüntünün dışında görmeden, zenginlere köle olmadan, sanatı bile ölmek için yapabiliyorsan; insandır diyordu her dönüşünde.
Böylece o da yoruldu, minderin üzerine geçti oturdu. Küçükken başı dönermiş bu danstan. Ama artık o da büyüdü! Gözlerine bakabilir misin?
Bir kadının gözlerine bakmayacaksın! Bir kadının gözlerine bakıyorsan, kaçmayı da bileceksin. Ya da bir kadının gözlerine bakacaksın. Sadece kendini görmek için.
Ne de olsa dünya usta bir dansçı! Yüzyıllardır dönmekten usanmadı. Bizim içinde iki kelimenin yanık kokusu galiba.
Ellerimizi yakabiliriz şimdi! Ne cin çarpabilir, ne de bir başka kadının gözleri…
Haydi dönüyoruz!