Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Şeref İzgü
Şeref İzgü

VU SESİ

Yorum

VU SESİ

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

670

Okunma

VU SESİ



Akordu olmayan bir çalgı olarak tanıdı futbolseverler vuvuzelayı; Afrika’ya has, tek başına çalındığında da on binlerce kişi tarafından çalındığında da -vu diye- sadece gürültü çıkaran; tribünlerde. “2010 Dünya Kupası” futbol maçlarında gerek stadyumlarda ve gerekse ekranlarda maç izleyenler, hiç zevk almadı; vuvuzela sesinden. Hele ki bizim tribünler verdi veriştirdi vuvuzelaya. Bizim futbolseverler(!), davul hariç pek sevmezler çalmayı. Bağırmaya gelince; toplu bir şekilde, hep bir ağızdan, maşallah üstlerine yoktur.
O kadar çok vuvuzela var ki gözlerimde, kulaklarımda. Günlerdir vuvuzela gibiyim. Hiç olmazsa bu gün, bir günlük bile olsa güzel bir piyano olayım, dedim ve öğlenden sonra sabah kahvaltımı yapıp akşama doğru, orta yaşta olan iki tanıdığımın nikah törenine doğru yola koyuldum.
Vuvuzelalarla dolu otobüsten indim. Adımlarım nikah salonuna doğru yaklaştıkça içime korku girdi. Korktuğum başıma geldi ve bir sürü vuvuzelayla daha karşılaşmak zorunda kaldım. Baktım; müdür vuvuzela, yanındaki bir, iki yardakçı vuvuzelayla oturuyor. Kulağıma bir ağrı girdi. Geçici bir körlük yaşıyorum dedim; karanlıklarından ürpererek. Kulaklarım duymaz, gözlerim görmez olur diye, mümkün olduğunca uzak bir yerde kendime bir yer bulup oturdum. Kulağım biraz olsun rahatlamıştı. Kamaşmış gözlerim ise adeta yalvarır gibi kapa beni diyordu sanki. Gözlük taksam olmaz. Kapatsam gözlerimi yine olmaz.
Nikah saati yaklaştıkça, bir zamanlar birlikte çalıştığım işyerinin çalışanları sırayla içeri giriyor ve işime son veren müdür vuvuzelanın etrafındaki yerlerini alıyorlardı. Vuvuzelalar bir yanda ben başka bir yanda, az sonra gerçekleşecek törene hazırdık.
Gelin ve damat müzik eşliğinde sahnede kendilerine ayrılmış yere doğru yürümeye başladı. Salon, vuvuzelaların sesleriyle birlikte, alkıştan yıkılıyor. Gelin ile damadın yerlerini almasından sonra belediye başkanı –yine alkışlar eşliğinde- aldı mikrofonu eline…

BAŞKAN : … kabul ediyor musunuz?)
GELİN: Evet.
BAŞKAN: … kabul ediyor musunuz?)
DAMAT: Evet.
BAŞKAN: Ben de sizi… İlan ediyorum.

Başkan, müdürü çağırdı yanına. Müdür yardımcısı gelinin müdürü müdür vuvuzela, başkanın emrine uyarak, eğik-bükük sahneye çıktı. Müdürün her halinden belli oluyordu; vu, vu diye titrediği. Başkan, elindeki evlilik cüzdanını müdüre uzatıp “Hadi bakalım cüzdanı kime vulayacaksan ona vula.” Şaşkınlık içinde olan müdür önce damadı vuvuladı; elini sıkıp yanaklarından öperek. Başkan “Yahu tebrik etmeye çağırmadım seni. Cüzdanı vulamaya çağırdım.” Müdür afalladı, elindeki cüzdanı geline vuladıktan sonra zelalayarak yerine oturdu. Önce gelin ile damat sonra salondaki vuvuzelalar ve diğerleri tebrik alanına doğru yürümeye başladı.
Tebrik sırasının ortalarında bir yerde, bir yandan sıramın gelmesini bekliyor diğer yandan da gözlerini benden kaçırmaya çalışan vuvuzelaların çıkardığı vu sesine dayanmaya çalışıyordum. Gözlerime takılan bir, iki yardakçı vuvuzela, sahte bir gülüşle beni vuvuladılar; ben de onları. O an da, kovulduğum işyerinin hem çaycılığını hem de diğer getir-götür işçiliğini yapan hizmetlisi geldi yanıma. Buğulu, ağlamaklı gözleri beni görünce parladı; dokunsan ağlayacak gibi. Tokalaşmak için kullandığım sağ elimi göğsüme basarak sevgimi, kalbimin sesini gönderdim ona sol elimle. İşitme engeline sahip konuşmazlar gibi sıcacık, içten bir tebessümle bakıştık. Ayaküstü iki çift laf ediverdik zorlukla; ses tellerimiz titrek.
Gelin ve damada mutluluklar dileyerek kendilerini tebrik ettikten sonra, kulaklarım paslı, gözlerim buğulu, nikah salonunun hemen yanında bulunan parkın banklarından birine oturup vuvuzela seslerinden arınmaya, kendime gelmeye çalıştım; durgun denize karşı.
Denizin sessizliği ve batmaya yönelmiş güneş huzur veriyordu içime. Tam bu sırada -vu diye- bir ses duydum; sırtı bana dönük babasının kucağında, gözleri mavi bir bebekten. Bır, bır, ı, ıaou, bu… İçimden -sol elimi uzatarak- onu okşamak geldi; sevgiyle, ona dokunsam; ağlayacak gibi.
Gün akortsuz bir vuvuzela gibi bitmeye yol almışken, yüzlerce akorun güzel, uyumlu sesleri tınladı yüreğimde. Ey bebek, vuvuzela gürültüsünden uzak, çok sağlıklı ve mutlu, ezilmeden ve ezmeden yaşa. Kulağımın pasını sildin; piyano gibi.

Şeref İzgü, 2010 İZMİR

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Vu sesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Vu sesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
VU SESİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL