Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
a.
a.albatros

Farkındalık

Yorum

Farkındalık

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

612

Okunma

Farkındalık

Bir dostlar meclisinde, Erenköy’de rastladım Yahya Kemal’e. Hiç değişmemişti. Neşeli, yemeyi içmeyi seven ve etrafından hep saygı ve övgü bekleyen tavrıyla bir günü daha tamamlamıştı.
Beni görünce: “ Nasılsın?” dedi. “Epeydir görüşemiyoruz!” Öyle şey olur mu, dedim. Bu ayın başında Aşiyan’a geldim öğrencilerimle. Biliyorsunuz Tevfik Fikret’in evi “Aşiyan” şimdi müze. Servet-i Fünun Edebiyatını işledik sınıflarda. Arkasından bir gezi düzenledim. İstanbul’da edebiyat dersleri gezilerle, şiirlerle, şarkılarla daha bir renkli oluyor. Günümüz gençleri görsel hafızalı, okuma kültürü de kökleşmediğinden somuttan soyuta geçiş kolay olmuyor, dedim.
Aldırmaz görünüyordu. Şairler benmerkezcidir ya! Hele üstat! Bu anlattıklarım sanki onu ilgilendirmiyordu. Arkasından Aşiyan mezarlığına indik ve sizin de mezarınızı ziyaret ettik. Fark etmemiş olamazsınız! Tatlı tatlı başını sallıyordu; ama kendisinin ön plana çıkarılmasını bekliyordu besbelli. “Şairler arasından bir şair olmak!” gibi algılamıştı gezimizi ve sunumumuzu.
Ölüm âsude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
-Kabrinizdeki taşa kazınmış bu dizelerle andık sizi. Bu dizeleri okuyup açıkladım onlara.
-Bu dizelerin nesini açıkladın ki?
-Üstadım, bizimkiler “asude, rind, buhurdan, gül, bülbül” gibi sözleri ya bilmezler ya da sizin verdiğiniz anlamları yüklemezler; açıklamak gerekiyordu.
- Eyvah, eyvah, eyvah!
-Sonra Tanpınar’ın, Orhan Veli’nin, Turgut Uyar’ın ve Attila İlhan’ın mezarlarını ziyaret ettik ve birer şiirlerini okuduk başuçlarında.
-Ben Türk kültürünü ve zevkini sade bir Türkçeyle yazdım, yine de beni anlamıyorlar mı? Kopukluk mu var?
- Hayır, dedim. Ağacın kökü ve gövdesiyle yeşil dalları arasındaki fark kadar bir farklılaşma var ki bu her dilde var. Bu çağda daha da belirginleşti. Ömer Seyfettin, Memduh Şevket ve Yakup Kadri gibi siz de dil olarak günümüzde yaşıyor ve rahatlıkla okunabiliyorsunuz ama edebiyat ve sanat zevkleri hem değişti hem çeşitlendi sizden sonra.
- Öğrenciler neler biliyorlar benim hakkımda? Hangi şiirlerimle derslerinizdeyim?
-Osmanlı Divan Şiiri zevkiyle parnasizm gibi batılı teknikleri sentezleyip yeni bir şiir dili kurduğunuzu; bu şiir üslubu ve aruzla Türkçeyi kaynaştırarak Cumhuriyet Dönemi edebiyatımıza bir köprü oluşturduğunuzu biliyorlar. Aşk, ölüm, İstanbul, tarih, musiki ve sonsuzluk temalarını öne çıkardığınızı… Sessiz Gemi’yi, Akıncılar’ı ve Açık Deniz’i biliyorlar çoğunlukla.
- Ya Mehlika Sultan? Dedi.
- Onu pek az öğretmen ve kitap gündeme getiriyor.
- Olur mu? Büyük hayaller kurmaya davet eden iki şiirimden biri Mehlika Sultan diğeri ise Açık Deniz’dir. Aman ihmal etme! Çocuklar bilsin.
- Günümüzde mukayeseli edebiyat daha revaçta diyebiliriz. Öğrenci sanatçının ya da edebi akımın artılarıyla eksilerini zamana, çağa ve diğer akımlarla ilişkisine göre değerlendiriyor.
- Peki, bende ne kusur buluyorsunuz?
- Her sanat eserinin zaman dayanıklılığı farklıdır biliyorsunuz. Mimari olsa restore edilir; ama edebi eserler bu türlü bir bakımı kaldırmıyor. Zaman içinde belirginleşen kusurlar, çatlaklar olarak “yaşadığınız devri ve koskoca Kurtuluş Savaşını şiirlerinizde görmezden gelişiniz” ve 15-16. Yüzyıllara takılıp kalarak “Biz akınlarda çocuklar gibi şendik” deyişiniz söylenebilir.

Ziya Gökalp’in “harabisin” eleştirilerine verdiğiniz “Ne harabi ne harabatiyim/Kökü mazide olan bir atiyim” cevabınız, hazırcevap oluşunuza güzel bir örnek oluştursa da edebiyat çevrelerinde demagoji ya da basit bir kelime oyunu olarak algılandı.
- …
- Bütün şiirleriniz sevilerek okunuyor; ama özellikle Açık Deniz, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Mehlika Sultan… Aşılamamış şiirleriniz bugün bile. Nükteleriniz de çok hoş. Öğrenciler arkadaşınıza yemek davetinizi çok seviyor.
- ?
Hani bir akşamüstü arkadaşınıza:
- Benimle bir akşam yemeğine ne dersin?
- Bahtiyar olurum üstadım, deyince,
- Öyleyse eve haber ver bu akşam size geliyorum, deyişiniz…
- …
Göbeğini hoplata hoplata gülüyor. Yeniden buluşmak üzere sözleşip ayrılıyoruz.
a.albatros

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Farkındalık Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Farkındalık yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Farkındalık yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
2.2.2012 04:17:49
Beğeni:
0
Okunma:
612
Yorum:
0
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL