17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1858
Okunma

POLYANNAYI ÖLDÜRDÜM…
Esenboğa Hava Limanındayım, THY İstanbul uçağını beklerken ansızın ve hiç hesapsızca kulağıma gelen “Sezen Aksu’nun “Unuttun mu Beni” şarkısını duyduğumda olduğum yere yığıldım ve ansızın, amansızın dışarıdaki yağmurdan çok daha hızlı, hıçkırıklarla ağlamaya başladım…
İki elimle yüzümü kapadım… yere oturdum… doya doya, kana kana ağladım…susmayacakmışcasına…
Bu bizim şarkımızdı ve artık ben “O”nsuz çırılçıplak kalmıştım…
Yanaklarım ve ellerim sırılsıklamdı, kan gibi sıcaktı, “Polyanna’yı” Rasim Öz’e, yani bana POLYANNACILIK adında bir hastalık bulaştırdığı için oracıkta 09.01.2012 Pazartesi günü akşamı, içimde bir yerlerde artık ÖLDÜRMÜŞTÜM…
Psikolojide “POLYANNACILIK”, aşırı iyimserlik sendromudur. Kaçınılması zorunlu bir yanılgı, durmaksızın ertelenen hüzünlerin önünde sonunda kendi aralarında birleşerek bünyeden toplu intikam almasıyla sonuçlanabilecek depresyon halidir.
Toplum liderleri, din adamları, atalarım, dedelerim, anam, babam, öğretmenlerim, kişisel gelişim uzmanları, çevremdeki Ahmet amca, Ayşe teyze, ve “O”… hayatıma giren hemen herkes birlik olmuşlar ve her olay karşısında bana sürekli;
• Pozitif düşün Rasim…
• Hep iyi düşün Rasim…
• İyi düşün, iyi olsun Rasim…
• Evrene negatif enerji salma Rasim…
• “Hayıra yorma”lısın Rasim… dediler.
“Kaybedecek pek bir şeyleri olmayan insanların en kıymetli tavsiyeleriydi bunlar…”
Üstün Dökmen’e göre; kayba uğradığımızda, elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisidir. Psikolojik savunma mekanizmasıdır, aşırı olmadan yerinde kullanıldığı sürece kişiyi kaygıdan, sıkıntıdan korur, kişinin yarına kalma ihtimalini artırır. “Polyannacılık”, kendini avutmak değil bardağın dolu yanını fark etmektir…
Peh, peh ve de Peeeeeh…
Geçen yıl, HİNDİSTAN’a bir iş gezisi için gittiğimde şok olmuştum. Tarifi imkansız bir fakirlik, yokluk, perişanlık, pislik, koku… Nüfusu 1 milyarı aşmasına rağmen insanları çok sakin gözüküyorlardı. Yürüyebilen, nefes alabilen ölüler gibi yaşıyorlar, ama nerede ise bu yaşadıkları hayatlarından çok “Mutlu ve Memnun” gözüküyorlardı. Çünkü onlara da öldükten sonra bir sonraki hayatlarında çok zengin ve üstün bir insan olarak dünyaya yeniden gelecekleri öğretilmişti…
Gerçek polyannacıların, kendine faydası olmayan “GURU”ların baldırı çıplak gezindiği, bizdeki sözüm ona bazı “kişisel gelişimcilerin” gerçek memleketidir Hindistan.
Kendimizi kandırmayın…
Mutlu olmadığımız durumu ortaya dökün…
Her şeyi olduğu gibi algılayın…
İyilikleri ve güzellikleri abartıyla yaşayın…
Kötülükleri unutmaya değil, kurtulmaya çalışın…
Sağlıklı bir “gerçekçilik duygusu” ve uygun yerde yeterli derecede “olumsuzluk ifade edebilme becerisi”ne sahip olun…
Kavgacı olalım demiyorum…,
Ama gerekirse de kavga dahi edelim utanmayalım…
Başkalarını üzmemek, kendimizi yormamak, yeni bir mücadeleye girmemek, başarısız olmamak, sevimsiz gözükmemek içinde hep güler yüzlü olmak zorunda değilsiniz…
Çektiklerini kimseye söylemeyen, sürekli “beterin beteri var” diyen, her şeyi içine atan, kızdığını kendisini üzen kişilere bile belli etmeyen, hep memnunmuş gibi yapan insanlarda ruhsal hastalıklar oluşmuyor mu zannediyorsunuz?
“Öğretilmiş başarısızlık”’larınız ile çok mu mutlusunuz?
“O”nunla Ankara’da bir kebabcı da yemek yiyorduk ve tatlı (künefe) biraz erken gelmişti. Yemek bitene kadar künefe soğumuş ve tatsız tutsuz bir şekil almıştı. “olsun canım yiyelim boşver” dedim Ben (polyannacıyım burada). Ama “O” garsonu çağırdı ve “al bu tatlıyı hemen yenisini getir” dedi sert bir ses tonu ile. “O”’nun tavrı sayesinde çok güzel bir künefe yeme fırsatımız olmuştu o gün…
Gerçekçi ve polyannacı arasındaki nüans farkını bir kez daha burada fark ettim…”O”’nu bu kadar sevmiş olmamın sebeplerinden de biri bu idi galiba…
İçe atılanlar birikiyor ve hiç hoş olmayan biçimde patlak veriyor…
Sizde benim gibi bir gün bir yerde binlerce insanın olduğu orta yerde, hıçkırarak hiç kimseye bakamadan ve hiç utanmadan, basit bir şarkı sözü sizi tetikleyecek, amansızca ağlayacak, patlayacaksınız unutmayın…
Evet ben “POLYANNACILIK” yapan RASİM ÖZ’ü öldürdüm…
Tavsiye ederim, hiç bu kadar kendimi iyi hissettiğimi hatırlamıyorum…
NOT:
• Üstün DÖKMEN ve birçok kişisel gelişimci büyüklerime ve arkadaşlarıma olan saygımı belirtmek isterim.