7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1245
Okunma

İlk göz ağrımız Mehmet daha on aylıktı. Havaların soğumaya başlamasıyla sobalarımızı yakmaya başlamıştık. Yattığımız odadaki sobanın kömürünü öyle ayarlıyordum ki; uyuma zamanında sönük olmalıydı. Odamızın ısısı yirmi derecenin altına düştüğünde elektrik sobası giriyordu devreye. Eşim ve oğlum o akşam saat dokuz gibi uyumuşlardı. Ben ise çarşıya çıkmış, daha geç yatmıştım…
Gece yarısından sonra oğlumun ağlamasıyla uyandım. Karnı acıkmıştı belli dedim içimden. Eşime çocuğa mama hazırlaması için seslendim ama uyanmamıştı. Halbuki hiç böyle yapmazdı. Biraz bekledim, uyanmadığını görünce; oğlum artık ağlamayı kesmişti ama iş başa düştü deyip mutfağa yöneldim. Bir baş ağrısı ve bulantı başladı ki anlatamam. Aklım başıma geldi birden. Hemen odaya döndüm. Kapıyı açmamla birlikte keskin bir koku karşıladı beni. Odanın penceresini açtım, eşimi uyandırdım, ayağa kalkamıyordu odayı emekleyerek terk etti ve ben de çocuğumu battaniyeye sararak balkona çıktım. Bağırarak Mehmet…Mehmet diye seslendim, tepki vermiyordu. O an belimden aşağısı buz kesti, bedenimden soğuk terler döküldü. İki parmağımla yüzünü tokatladım ve nihayet gözlerini açtı, ağlamasını beklerdim fakat yüzüme gülümsüyordu. İşte o an ben yeniden doğdum sanki!
Bu olayın sebebine gelince; soba duvara sadece dirsek ile bağlantılıydı ve boruların kastırma yapmasından dolayı gaz basıncıyla boruların sabadan ayrılmasıydı zira borular duvarda askıda duruyordu. Ben bu olaydan sonra bir tel ile boruları, duvardaki ve sobadaki bağlantı noktalarından hep bağladım…
Duyarsız bir baba olup o mamayı kendim hazırlamayı düşünmeseydim sabahleyin cesetlerimizle karşılaşacaklardı ve ölüm sebebimiz soba zehirlenmesi olacaktı. Aman dikkat dostlar. Allah hepinize uzun ömürler versin dileklerimle…
15.01.2012-Ahmet BOZTAŞ