12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
11768
Okunma

Her şey bir misafirlikte başlar !
Eğlenceli bir gün ve akşamından sonra yorgun düşen bedenini dinlenmeye çekmeliydi Yağmur kız. Gecenin siyah pijamasını giyinip uzun saçlarının altına alır boyundan büyük yastığı . Kalabalığın sesini duymaz , açlığının süt kokan nefesini hissetmez artık , dalar bir rüyanın pembe gözlerine. Ellerinde vazgeçemediği bezbebeğin uyanıklığı ve kuzenleri ile geçirdiği zamanın bıraktığı tebessümlü yüzü süsler dudaklarını . Bıyıkaltı gülüşler yavaş yavaş parmak emziğe bırakır kendini :)
Keşke bitmeseydi dediği anların noktasını koymalı , yeni bir başlangıcın adımlarına hazırlamalıydı ayaklarını.
O küçüklüğünü dinlendirirken içerde hayat devam ediyordu tüm hızıyla .Kalabalık vardı ; teyzeler, kuzenler masa da meyve , tatlı ,kuruyemiş derken müziğin ritmi düşer geceye. Çıplaklığı örtünmeyen gerçekler süslüyordu her yeri . Kimi kahkahalarına yıldızlar takarken kimi de içindeki yalnızlığına yoldaş arıyordu . Aynı ailenin içinde ayrı ayrı düşler büyütülmüş ve çoğaltılmıştı , şans mı ceza mı bilinmez . . .
Derken ; Yağmur kızın ağlamaklı sesi duyulur salondan ,o mahmur hali ile koşup annesinin kucağına yerleşir bebek misali .Gözleri yaş dudakları büzülmüş bir halde okşamaya başlar annesinin omuzunu . Bir yandan da şımarıklığın mızmız hali dokunur diline , sakız misali geveler her sözü . Abileri ile erkek gibi yetişen kız gitmiş yerine bambaşka biri gelmiş sanki. Bir şeyler korkutmuş ve sinirlendirmiş bizim kızı o kadar belli ki .
anne sorar ;
ne oldu kızım sana !
yeşil bakışlarını annesinin gözlerine dikerek hadi evimize gidelim der , ıslak sesinin arkasına sakladığı ne varsa bırakır o anda .
hadi evimize gidelim anne burada sabah olmuyor , o kadar uyudum hala dışarısı karanlık diyip yoklar nabızları . Hem ben babamı istiyorum ona anlatacaklarım var diyerek ağlamaya başlar
Alışamadığı yatak kabusu olmuş adeta , yüzünün gülen hali düşmüş yerini tanınmayan bir bakış almıştı. O kadar tatlı o kadar şirindi ki dayanamadık hep beraber uçuştuk üzerine.Biri ayaklarından gıdıklıyor diğeri koltuk altından derken çocuk neye uğradığı şaşırır. İçine düşen o gitme sevdası birden eğlenceye bırakır yerini. Yavaş yavaş uyanır uykusundan .O saatten sonra maskotumuz olur , kemençe tulum sesi ile horon oynarken Hadise’nin şarkısı ile şarkıcı kesilir başımıza.
O kadar güçlü bir hafızaya sahip ki , aylar önce söylediğim bir söz geceye damgasını vurur .
O kuzenleri ile oyun oynarken oyuncaktan dolayı kırılmışlar birbirlerine ve üçü ayrı ayrı odalara çekilmişlerdi. Farkedip yanlarına gittiğimde küstüklerini söylediler bana . Ben de küs olmanın ne kadar kötü ve yanlış bir şey olduğunu anlattım. Bir kaç örnekle gözlerine pembe gülüşler bıraktım . O gün bugündür nereye gidersek gidelim bu sözlerimi hatırlatıyor ve arkadaşları ile paylaştığını söyleyerek beni utandırıyordu küçük kız.
Bilmeden biz büyüklere tokat atıyordu sanırım. Hangimizin hayatında yok ki küslük , kırgınlık . Yüzümün aynası düşüyor , parmak kadar çocuktan topluyorum kendimi resmen.
Bazen gururumuza yenilip ,bu yanlış davranışın üstünü örttüğümüz günler aklıma geliyor , zararın neresinden dönersek dönelim kârdır öyle değil mi ?
Neyse ;
Bu kızın isim annesi ben , gerçek annesi de ablam olur :)
kendileri beş yaşında delikanlı bir laz kızıdır .
Küslük ile ilgili bir kaç sözle sizi kendinize bırakıyorum dostlar...
İki kişi, birbirine dargın olarak ölürse, Cehennemi görmeden Cennete giremez. Cennete girseler de birbiriyle karşılaşamazlar. [İbni Hibban]
Birbirine dargın iki kimseden, hangisi önce selam verirse, günahları affolur. Verilen selamı öteki almazsa, bu selamı melekler alır. Selam almayan kimseye de şeytan, sevinerek iltifatta bulunur.) [İbni Ebi Şeybe]
02/01/2012
17;30
eMİNE