7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1192
Okunma

Daha sonra köylüler Hasan çavuşun evinden tek bir el silah sesi işittiklerini, koşup geldiklerinde adamı alnının çatısından vurulmuş kanlar içinde yerde bulduklarını, gelininin ise elinde tüfek bir duvar gibi sessiz, hissiz, kaskatı bir halde oturduğunu anlatacaklardı gelen Jandarmalara.
Hiç konuşmamıştı kadın. Ne savcı ifadesini alırken konuşmuş, ne de mahkemede kendisine sorulan sorulara tek bir yanıt bile vermemişti. Nimet gibi bu kapıdan ilk kez girdiği o gün ve sonrasını takip eden günler boyunca da kimseyle bir Allah kelamı etmemişti. Dilsiz takmışlardı adına koğuştakiler. Sadece bir kez " Görüşmek istemiyorum" demişti ziyaretçisi olduğunu söyleyen gardiyan kadına. Ali’ si gelmişti oysa. Sevdiceği, iki gözü, ömrü...
Şaşkındı herkes. Elinde kocasının asker fotoğrafı biteviye ağlayan, geceleri Ali’ m diye sayıklayan bu taze neden istemezdi sevdiğini görmeyi? Birliğinden babasının ölümü üzre iki haftalık izin alıp gelen Ali ise kararlıydı cevaplarını sadece Sultan’ ın verebileceği soruları sormaya. Yılmadı bir-iki-üç, defalarca bıkmadan usanmadan gitti görüşe ama hayır gelmiyordu işte karısı. Bir gün hapishane müdürü Sultan’ ı yanına çağırtıp babacan bir ifadeyle ona kocasını hiç değilse bir kez görmesini çünkü izninin bitip, birliğine teslim olma vaktinin geldiğini söyledi.
Bak kızım dedi. " Gidip te dönmemek, gelip te bulmamak var. Sen 30 yıl ceza aldın o zaman dek kim öle kim kala? Hiç değilse bir helallik alın birbirinizden. Bunu bari çok görme kocana yazıktır! "
Kabul etmişti Sultan en nihayetinde. Bir gardiyan eşliğinde görüşe götürülürken. sanki yüreği akıyordu avuçlarına. Ali’ sini ta uzaktan seçmişti tel örgülerin ardında. Ali yaralı bir kuş misali bir uçtan bir uca çırpınır gibi adımlıyordu kara parke taşlarını. Sultan’ ı görünce olduğu yerde kalakaldı. Karısı gözleri yerde tel örgünün önünde durunca Sultan! diye haykırıp ona dokunmaya çalıştı. Ama karısı bir anda geri çekilince gözleri yaşla doldu. " Gidiyorum ben " dedi hıçkırarak. Git dedi Sultan kırık bir sesle. " Git ve döndüğünde de bir daha sakın buraya gelme! Benden sana yar olmaz gayrı. Kendine yeni bir hayat kur, yeniden evlen bebelerin olsun ak yazgılı."
Ali duyduklarına inanamıyordu. " Gitmem gök gözlüm, ay yüzlüm. Bu can bu tenden gitmeden ben nasıl senden giderim? Bin yıl olsa yine beklerim seni " deyince Sultan ilk kez kafasını kaldırıp baktı Ali’ sine. Eriyordu içi, ah mümkün olsa, bir dokunsa ona, elele tutuşup uçuverselerdi mutlu diyarlara. Lakin bu mümkün değildi! Şu an özgür olup çıksa hangi yüzle bakacaktı sevdiğinin yüzüne? Alnında ki kara lekeyi babasının kanıyla temizlediğini nasıl söyleyecekti? Gerçekçi olması gerektiğini biliyordu. Onların yolları bir daha hiç kesişmemek üzere ayrılmıştı artık.
İçine kocaman, alevden taşları basarak, yüreğini dağlayarak, en başından beri kimselere anlatmadığı olayı gözyaşları içinde sesi, nefesi hıçkırıklarla kesilerek anlattığında, babasını alnının çatısından delen kurşun Ali’ nin bedenine, yüreğine işlemiş, kızıl kanların yerine oluk oluk yaşlar akmıştı taşların üzerine.
Gövdesinden ayrılmış bir ağaç gibi yıkılıp, dizlerinin üstüne çöktüğünde artık o da karısının yüzüne bakamıyordu. Sadece " Affet Sultan" diyebildi. Sultan bundan sonra bir tek kelime söyleyemeyecek oluşunun ağırlığını sırtlanarak perperişan dönmüştü koğuşuna. Oysa ne çok sevda sözleri biriktirmişti onun yokluğunda. Her gece hayal ederdi evindeki yatağında Ali’ si döndüğünde onu ne kadar özlediğini nasıl anlatacağını.
Ali gitmiş ama ertesi gün kara haberi gelmişti cezaevine. Duyduğu utancı, babasının ihanetini taşıyamayan bedenini asıvermişti bahçelerindeki ceviz ağacının dalına. Koynundan çıkan mektubu ve ölüm haberini karısına verdiklerinde genç kadın çıldırmış, dövünerek ağlamaya başlamış ve en sonunda kendini kaybederek bayılmıştı. Bilinci yitip iki gün boyunca kendini bilmeden yattığında başta cezaevi müdürü ve doktoru olmak üzere tüm koğuş arkadaşları ölecek diye korkmuşlardı...
Bir iç çekişle kendine geldiğinde meraklı bir kaç gözün ona bakmakta olduğunu gördü Sultan. İşinize bakın der gibi başıyla işaret etti.