Eski yıllarda tam da bugünlerde, postanelerin önlerinden kartpostal seçimi yapılır, eşe, dosta, sevgiliye Yılbaşı kutlamaları, Yeni Yıl dilekleri sunulurdu.Yaladığımız posta pulunun altında sanki sevdiğimizin yanağına dokunurduk.
Günümüzde ise bu, dokunduğumuz klavye tuşlarında yazdığımız sözcüklere yüklediğimiz anlam ve gizemler ile bir nevi quantsal enerjiye dönüştü. Yaşamının tümüyle bir enerji boyutu olduğunu düşünmeye başlayacağız bu gidişle.
Gerçekte bu bana göre böyle, madde ve enerji kaybolmaz, birbirine dönüşebilir.

Şunun şurasında kaç gün kaldı, 2012 yılına gireceğiz. Derken TV’larda astrologlar, medyumlar daha şimdiden başladılar gelecek yılın kehanetlerine. Uzay boşluğunda yıldızların birbirlerine göre duruş biçimleriyle, duygu ve düşüncelerimiz arasında, bizlerin davranışlarına etki eden bir enerjiden sözediliyor. Işığın bir enerji kaynağı olduğu kesin, keza ’fotosentez’ dediğimiz olay ışık ile gerçekleşir. ’Fototropi’ ise ışığa yönelim olarak adlandırılıyor. Güne bakan çiçeğinin sürekli gün ışığına dönmesi gibi. Bazen düşünüyoruum da bitkiler bile aydınlığa yüzünü dönerlerken, biz insanlarda ot kadar beyin yok derim kendi kendime.

Geçen yıllar çok çabuk geçti, dönüp bakınca, hep öyle gelir, bir rüyâ, bir masal gibi. Peki yıllar içinde neler yaptık, neresindeyiz ömrün ve uygarlığın? Bence çok çok utanılacak bir yerdeyiz. İnsan hakları karnemiz yine sıfır. Gazeteciler aydınlar zindanlarda. Milyarlarca dolarlara varan yolsuzluklar karşısında, devlet dediğimiz kurumsal üst yapı organının gerçekte işlevi vatandaşlar üstünde korku, şiddet mekanizmasının gücünü daha ağır hissettirmek midir?

Dış politakımız açısından bulunduğumuz coğrafyada komşularımız ile olan geleneksel dostluk bağlarımız çökertilmiş, Fransızlar gemi azıya almışlar ve bugün oylanacak ’Sözde Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı’ ile üstümüze üstümüze geliyorlar. AB ülkeleri kendi açmazlarını N.A.T.O. askeri kanadı ile savaş ile çözmek için saldırgan tutum izlerken, sözde N.A.T.O.’nun en güçlü kanadı olan Türkiye’ye bir başka NATO ülkesi adeta siyasi bir savaş açmıştır. Bu geçmişte dostluğu ne denli güvenilir(!) olduğunu defalarca ortaya koyan FRANSA için, yeni saldırı ve savaş stratejilerinin taktik adımı değildir demek mümkün değil. O zaman ABD ile ortak projeler( BOP) , A.B. ne tam üye olmak falan filân, hepsinin ayakları yere basmayan hâyâlden ibaret olduğu görüşü son gelişmeler ışığında bir kez daha göze belirgin biçimde batmakta.


Bir devletin yöneticileri enerjilerini hayatın hangi alanına kaydırıp, odaklanırlar ise, ülke de o yöne doğru kayar. Bu kaymanın yönünü belirleyecek olan, son tahlilde emek ve demokrasi güçleridir. Bunların içinde, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, basın ve medya kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri başta gelir. Güzel günler görmek istiyorsak isteklerimiz doğrultusunda örgütlenmeliyiz. Umarım 2012 daha bir güçlü ÖRGÜTLENME VE TOPARLANMA YILI olur.

ÖRGÜTLÜ BİR HALKIN ŞAHLANIŞINA KİM KARŞI KOYABİLİR?

...
Güzel Günler Göreceğiz
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları, yalnız pazarları
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap: Zindan
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve, çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir
Hani şimdi biz
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz

Nazım Hikmet
...

’YURTTA SULH CİHANDA SULH!’

Bu duygu ve düşünceler ile hepinizin yaklaşan Yeni Yıl’ını yürekten kutlarım...