5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
832
Okunma
İnsan neden sıkıntı hissettiğinde, üzüntü duyduğunda, öfkeden artık bittiğini düşündüğünde
biriyle, birileriyle paylaşmak ihtiyacına sarılır..
İster değil,, ihtiyaç duyar.
Nasıl ki günde bilmem kaç litre su içmeliyizse ihtiyaç için, anlatmak istemekde mi nefes gibi olmazsa olmaz!
Şu an içim epey bi sinirli. Sinirim kırgınlığımdan geliyor. Aniden türeyen bir kırgınlık değil hem de, oooooo,, baya birikmiş bir kırgınlığın tekrarlanması sonucu,
yaraya dokunmak gibi, incinmenin tazelenmesi gibi.
Dilim konuşsun ister,
bir başkasının dilinden cevap alsın, ilgi alsın,
içdeki hararet ile ard arda sorular sorulsun,
yanıtlar versin ister.
Yaşayana ağır geldiği için midir paylaşmak isteme dürtüğü.. Anlatınca hafifler mi.. Sadece hafiflemek uğruna mı içimizdekini dışarı çıkarma sabırsızlığındayız..
Veya, kırgın olduğumuz kimseden almak istediğimiz, alamadığımız
ilgiye mi ihtiyaçtır esasında..
Daha gerisinde bu açlığı mı barındırır..
Anlatmak isteme, yanıt bulma, ilgi bekleme halleri..
İstemsiz uyarıcıya meydan okuyasım var!
’ben yaptım oldu’ diyesim, duyasım var!
Eğitilebiliyor olmalı bu dürtü.
Aksi,, çekilir dert değil!