10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1253
Okunma

Anladım. Ne kadar koşsam da aşamayacağımı sınırları. Bana çizilen sınırlardan henüz haberim yoktu ama tahminleyebiliyordum az çok. Azı vardı belki ama çoğu olduğunu sanmıyorum. Ve anladıkça sonu bilinen karanlık bir boşlukta yok olacağımı biliyorum.
Her gece bilinmeyen korkulu rüyalardan açtığımda gözlerimi; acaba demeye başladım acaba lanetli miyim? Bilmiyorum, ancak yaşadıkça öğrenebileceğim bir döngü içindeyim. Korkuyor muyum, bilmiyorum. Bilmediğimde korkuyor muyum? Evet, biliyorum korktuğumu…
Korkakların gecelerine gelirmiş şeytan. Çocukluktan kalma bir düşünce bu da. O sebeple korkak olmamaya çalıştım hep. Korkak olmadım diyemiyorum ama çalıştım diyebilirim tüm açık sözlülüğümle. Beni tanıyanlara sormanız gerekir korkaklığımı. Ve korkmadığımı söyleyebilirler düşlerimi çalmaya çalışan umacılardan. İnanın onlara, en az bana inandığınız kadar.
Yoksul bir kentte yaşamak ile yoksul bir düşle zengin bir kentte yaşamak arasında hayal edemeyecek kadar; düşünce içine çıkılamayacak kadar uçurum vardır. Düşlerinin cılızlığından bilirsiniz elleri terden üşüyenleri. Ve anlayabilirsiniz ilk bakışta tokalaşırken elleri titreyenlerin hangi kentte nasıl büyüdüğünü… Lakin karıştırmamak gerekir kendi ayırtlarını ortaya koyabilenleri. Diğerlerine. Onlar bilirler yoksul kenti de yoksul düşleri de. Sizin ikisini de bilmediğiniz kadar.
Korkuyor muyum? Asla.
Biliyor muyum korkmadığımı? Kesinlikle…
Beni benden öğrenin, beni ben olmayanlardan öğrenmeye çalışmayın…
Serkan Canbolat