14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1915
Okunma

“
O serseri güneşti sebebim
Ve ... ”
Geldiğimden beri en güzel yağmur o Pazar yağmıştı İstanbul’a...Balkonda izlerken bir eksiklik hissettim… Üşüyordu ellerim… Her zaman sevgilim mi ısıtacaktı ellerimi ! Mutfağa kendime bir kahve almaya gittim, elimde kahvem dönerken salona, pencereden gördüğüm o inanılması güç manzara itti beni tüm bunlara…
“Bu arada ısınmıştı ellerim “
Işıl ışıl elmaslar serpilmiş bir yol vardı denizin üzerinde…
Asiliğiyle denizin, inatlaşmış kadar uysaldı o ışık yolu…
Hatta üzerinde yürüyebileceğim hissini verecek kadar düzgün, pürüzsüz...
Gökyüzünden her bir yolun sonuna doğrultulmuş spot gibiydi o serseri güneş ışığının hüzmeleri… Bulutların arasından kavgadövüş düşer gibiydiler denize… Hayatım boyunca, bir daha böyle bir manzaraya şahit olur muydum bilinmez, her bir spot ışığının altında bir yelkenli silüeti vardı… Dondum kaldım ve ilk pişmanlığımı yaşamıştım bu anı “ölümsüzleştiremediğim” için…
Son günlerde fazlasıyla güzel şeylere şahit oluyordum, buna bir anlam yüklemeli miydim bilmiyorum açıkcası…
Geçen gün işe gelirken iki karganın gagasında bir ceviz, bir görseniz öpüşüyor bu kargalar dersiniz, bu manzarayı da “ölümsüzleştirememek” beynimin sağ lopunda yerini almıştı çoktan…Zaten hayatım boyunca hep beynimin sağ lopuna yükleme yaptığımı anlayacaktım kısa bir zaman sonra…
“Ve o çıplak, kuru ağacın gövdesinin, budanmış dalının en ucuna gururla tünemiş, dik duruşlu baba karga…Sende ölümlü bir kuştun değil mi? “ derken inanamıyorum yine geldi kondu, yemin ederim kiii!!!
Geçenlerde Kuzguncuk’tan geçerken lapa lapa yağan kar misali o yaşlı çınardan dökülen sarı yapraklar, rüzgarın azizliğine uğramışlar belli ki…Bu yaprak dökümünü de “ölümsüzleştirememek” ne kötüydü…
Sonra Kuleli Askeri Lisesinin o büyülü ve eşsiz ışıklandırmasının eşliğinde, ondan aşağı kalmayan Boğaz Köprüsü… Aynı karede ne de hoş dururlardı değil mi?
Tüm bu güzellikler bir tesadüf eseri gözüme görünüyor olamazdı, “ölümsüzleştirmek” isteğimi yavaş yavaş anlıyor ve buna bir araç arıyordum sanırım uzun zamandır…
Ya da ben neden daha dikkatli bakmaya başlamıştım etrafıma ve dolayısıyla her baktığım yerde eşsiz bir güzellik görmeye?
Hepsinin cevabını verdim kendi kendime doğum günüm arefesi olan bir Cuma sabahı
atladım vapura sabahın kör vakti, herkes işe giderken ben yeni tutunduğum bir umudu, bir hayali gerçekleştirmenin peşinden gidiyordum Sirkeciye… O koskoca vapurda martılara evde son kullanma tarihi geçmiş tam tahıllı tost ekmeğimizden atarken, acemi martılar ne kadar da belli oluyorlardı uçuşlarından ve ekmeği havada yakalayamayışlarından… Birde yaşlanmış ve artık beyazdan griye geçiş yapan bu işin kompetanı martılar vardı, her lokmaya kamikaze dalışı yapıp gençlere soluk vermeyen…
“ Artık baktığım hiçbir şeyi eskisi gibi görmediğimi anlayalı hayli zaman olmuştu…
Ne de güzel dururlardı benim karelerimde, kimbilir?”
Sorup soruşturmak bile bir geç kalıştı artık benim için hatta bu hayalimin, göz kamaştıran ışığını, bir çırpıda söndürmeye yeltenmek gibiydi belki…Bir an önce bu kadar güzelliği bana gösteren ve beni yeni bir heyecanın kollarına atan Mevla’ya şükretmeliydim… Yeni bir umudum ve mutluluğum olduğu için, içim içime nasılda sığmıyordu, ne büyüksün Ya-Rabbim…
Vapurdan indiğimde profesyonel fotoğraf makinamı alacağım mağazaya yürürken adımlarımın beni yeni bir dünyaya taşıyacağını ve bu dünyada hep güzelliklerle karşılaşacağımı düşünerek daha bir hızlandırmıştım adımlarımı…
Ve…
Ohhh !!!
Mağazanın kapısından içeriye adımımı attım sonunda…1,5 saatlik bir görüşme ve kısa bir tanıtımın ardından, ne kadar doğru bir seçim yaptığımı duymak dünyalara bedeldi…Yüreğimin heyecandan çırpan kanatlarıyla taşıdım sanki o koca kutuyu eve kadar… Artık “ölümsüzlük” makinasına sahiptim, istediğim her anı ve her kareyi “ölümsüzleştirebilirdim” ne mutlu bana…
“An’ı yakalamak için koşuşturmak ne güzeldir kimbilir?”
Aslında bundan sonra etrafıma boş bakmak gibi bir lüksümün kalmadığının da farkındalığıyla, omuzlarımda hoş bir ağırlık hissetmedim desem yalan olur…
“Fotoğraf çekmek, ateşli silahla hedefe atış yapmak gibi bir şeydi nazarımda…
Ya vurursun 12’den yada ıskalarsın …”
Yolun daha başındaki bu mutluluğumun, heyecanımın bir ömür sürmesini istesem, çok mu şey istemiş olurum ?
Kendime aldığım bu doğum günü hediyemin, bundan sonra artarak hayatımın anlamı haline gelmesi dileğiyle…
HAYYAM 3. gözüm, hoş geldin…
.