13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1174
Okunma

Çicek pasajında hüzzam şarkıların sesi dans ederek dolaşa dursun, Hacer içeride ağıt havasında ranzasına sığınmıştı, bir de Fatma’ya.
Hacer kurdun kuşun bile yanından geçmek istemediği bu zifir karası kafese daha ilk ayak attığında Fatma ve Zeynep elini uzatmıştı. Titreyen ayaklar, korku dolu gözlerledeki hüzünüyle ranzasına yaklaşırken, Fatma ve Zeynep hep bir ağızmış gibi;
" Allah kurtarsın" derken, gerisini ve sebebini sormayı zamana bırakmışlardı. Hacer başını kaldırıp onların yüzüne bakarken susmuş sadece boynunu bükmekle amin diyebilmişti. Bu sözleri ilk kez duyuyordu ve her geçen gün anlamını daha iyi kavrıyordu.
O günde; bugün ki gibi Fatma ona bir bardak çay getirmişdi. ( Fatma insan sarrafı gibi Hacer’in halinden anlamış kanı ısınmıştı. Yoksa dağil çay vermek , elini bile uzatıp tokalaşmazdı.Postasını koyardı ona.) Hacer,hoş geldin çayını, boğazı düğüm düğüm yutkunarak içerken;
" Hoş geldin bacım. Ben Zeynep İzmirliyim. Burdakiler Çatlak Zeynep derler.Bakma buradakilerin lafına, çekinme derdin olursa söyle.Sana buraya niye düştün diye sormayacam burada zamandan çok ne var ki. Dertleşmek istersen ben burdayım."
derken yüzü Hacerin buğulanmış gözlerindeydi. Fatma ayakta dikilmiş, Hacerin sol omuzuna teselli edercesine dokunarak;
" Fatma namı değer Erkek Fatma derler bana bacım. İnsan zamanla alışıyor sende alışırsın.Bende buraya ilk geldiğimde senin şimdiki halin gibiydim. Zeynep Ablam sağolsun o da olmasaydı.
Bir ihtiyacın olursa söyle emi." derken omzundaki elini hafif haif vumuştu Hacerin omuzuna. Hacer ise; o an zamanın ve evrenin bir boşluğunda sallanıyordu aklında ki tek şey kızı Meryem’ den başkası değildi.
Bir boşlukta şu an Beyoğlun’da yaşanıyordu. Hikmet midyelerin tümünü satmıştı.Kumpir tezgahına yardım ediyordu. Ahmet’ in uyuklamasını izlerken,Çiçekçi Memet belirdi. Hikmet ağrıyan sağ omuzunu ovarak ;
"Memet Abi istersen Ahmet gitsin, ben bakarım tezgaha, midyeleri bitirdim ben"
" Tamam gitsin " derken tezgahtaki hesabı Ahmet’ten aldı.Çiçekçi Mehmet cebinden çıkardığı parayla Ahmet’ e günlüğünü veriyordu. Ahmet bunun, onun son günlüğü olduğunu bilmiyordu. Çiçek pasajı da bilmiyordu. Hikmet hiç bilmiyordu keşke bilseydi.
Zaman akıp geçerken Meryem etrafın tenhalaşmaya başladığını; sokaktaki bir kaç sarhoş konuşması ve eğlence yerlerindeki kapanış müziklerinden anlamıştı. Kumpir tezgahını kapatıp Hikmet’le evin yolunu tuttular.
Meryem Hikmetin elini tutmuş kaymamak için ürkek adımlarla yürürdüler. Kar kesilmiş yerini rüzgarla karışık bir ayaz almıştı. Eve verdığında Hikmet bitişik dairedeki o ışığı görmüştü. O ışık aslında Meryemin ışığı olacağından habersiz, hayret dolu bir sesle;
" Meryem bizim yana tarafı tutmuşlar ışığı yanıyor" derken meryem heyacan dolu bir sesle ;
" İnşallah diğer taşınanlar gibi kavga etmezler."