2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
988
Okunma
İnsanın başına ne zaman ne geleceği gerçekten belli olmuyor. Bu sabah yazıyı yazmama vesile olan talihsiz olay sayılı saatler önce başımdan geçmiş, eve gelmiş ve yazıyı yazmaktayım. Ne mi oldu? Yazayım o zaman.
Çalıştığım kurumun işi gereği gece nöbetleri tutmaktayım. Dün gece de sıra bendeydi. Akşam üzeri işe gittim. Eşyalarımı yukarıya daireye bıraktım. Vakit az geçsin diye alt katta yol üzerinde bulunan markete indim. Orada çalışan elemanlarla samimi olduğumdan sohbet falan vakit saat dokuza doğru ilerledi. Market de kapanacağından yukarıya çıkayım artık dedim ve çıkıp diz üstü bilgisayarımı açtım. Kendime de bir güzel tavşan kanı çay yapayım dedim. Çay ısıtıcıda ısındığında suyu üstteki cam olan demliğe boşalttım ve çayımı demledim. Alttaki ısıtıcının içine baktığımda kireçlenmiş olduğunu ve kireç parçaları olduğunu görünce suyu boşalttım. Çeşmeden su doldurup çalkalayıp içini temizlemekti düşüncem. Çeşmeyi açtım suyu içine akıttım. Tam kapadım ki o da ne? Bir yerlerden su sesi geliyor hem de boşanırcasına. Şaşkın şaşkın bakarken mermer tezgahının altına bir baktım ki alabildiğine su gidiyor. İşte al sana gecenin güzel sürprizi.
Dan diri dan dan dan dan...
Birden nasıl oldu? Neden oldu? Demeye kalmadan su hemen yakında yerde bulunan ve yanar vaziyette olan yer sobasına doğru ilerliyordu. Hemen sobanın fişini çekip yerden kaldırdım. Tezgahın altındaki dolabın kapağını açtım ama elini uzatmak ne fayda. Su öyle bir gidiyor ki bir şey yapamıyorsun. Tesisattan çeşmeye giden yumuşak bir hortum var ve patlayan oydu. Büyükçe bir kase buldum. Kendime kalkan yaparak elimi uzattım ama vana türü herhangi bir şey bulamayınca asıl ana vananın yerini bulmanın lazım olduğunu anladım. Ne yapmalı? Ne etmeli? Ana vananın da yerini bilmiyordum. Derken aklıma diğer arkadaş geldi. Su vanansının yerini o bilirdi. Telefona sarıldım. Ara ara telefona bakan yok. Zaten böyle zamanlarda hep bir şeyler ters gider. Sonra yukarı kata fırladım. Oradaki dairenin kapısını çaldım. Tahminen on beş yaşlarında bir erkek çocuğu çıktı karşıma. Telaşla hemen;
_ " Su saatlerinin olduğu yeri biliyor musun?" dedim.
_" Girişte olacak" dedi. "
_" Gel de bana bir göster boru patladı altta her yeri su basıyor"
Deyince çocuk geldi beraber giriş katına indik. Duvarda bulunan demir kapılı bölme kapalıydı. Elimle yokladım kapalı olduğunu sandım. Çocuğa;
_" Kapalı burası yönetici kim" dedim.
_" Bizim dairenin üst katındaki dairenin sağ tarafındaki dairede oturan polis"
Cevabını alınca hemen yukarı doğru fırladım. Tabi bu arada su alabildiğine gidiyor ve sesi hem aşağı hem yukarı geliyordu. Çıktım kapının zilini çal çal ama kimseler kapıyı açmaya gelmiyor. Yeniden aşağıya giriş katına inip demin aradığım arkadaşı tekrar arayayım derken deminki üst katta oturan çocuk gelip;
_" Vanaların kapısı kapalı değilmiş babama sordum"
Deyince elimle yokladım gerçekten kapısı açıldı. Demin telaşla kapısının kilitli olduğunu sanmışım. Derken elimde telefon elim de kulağımda arkadaş açtı telefonu ve ona durumu anlattım. O da vananın merdiven tarafındaki dört vanadan biri olduğunu söyledi. Yokladım ama onlardan biri değildi. O da bana telefonda;
_" Sen en iyisi mi bütün vanaları kapat diğer dairelerin de suyu kesilirse kesilsin"
Deyince sırayla başladım kapatmaya. Sağdan yukarıdan ikinci vanayı kapadım ki yukarıdan su sesinin kesildiğini duydum. Anladım ki ana vana buydu. Diğer vanaları açtım tekrardan. Sonra yukarıya çıktım. Mutfağı ve salonu su basmış. Suyun yerden yüksekliği bir kaç santimdi yine de. Su salonda yerde bulunan çoklu prizin altına kadar gitmiş ama Allahtan priz dik vaziyette ki su almamış. Ama bu anlattıklarım yaklaşık on dakikalık bir olay gibi ki o zaman zarfında hızla akan suyu tahmin edin artık. Kendi kendime;
_" Oğlum Doğan artık olan oldu ne yaparsın bari zevkini çıkar"
Deyip viledayı buldum. Kulaklığımı da kulağıma takıp suları çekmeye başladım. Paspası sulara daldırıp viledaya sıkıyordum. Beş on dakika böyle devam ederken o da ne? Ortalık birden zifiri karanlığa büründü. İşte gecenin ikinci sürprizi. Bu kez de elektrikler gitmişti.
Dan diri dan dan çıkı dan dan....
Allah Allah!!! Elektrik de neden gitti ki şimdi. Salondaki yerde olan çoklu prizin fişini de çekmiştim. Su yerden bir kaç santim yükseklikteydi tahminen. Duvardaki prizlere zaten ulaşması imkansızdı. O zaman nereden ve neden olmuştu. Gidip sigortaya baktım. Atmış. Kaldırdım yine attı. Dairenin kapısı açık olduğundan ara otomatlar yanıyordu. Bir yerden su almıştı elektrikler ana nereden. Diğer odalara baktım ama karanlık olduğundan yerlerde bir şeyler farkedilmiyordu. Neyse mutfağa döndüm. Cep telefonumun fenerini açtım ve suyu temizlemeye devam ettim. Mutfağı bitirdikten sonra salona geçtim. Orayı da bayağı uğraşıp suyunu aldıktan sonra diğer odalara bir baktım ki su oralara kadar gitmişti. Oralara gideceğini tahmin bile etmemiştim. Büyük odaya gittim yerde bilgisayarın kasasının yanındaki çoklu prizi gördüm. Priz ters vaziyetteydi. Su prizi bulmuştu ve elektrik de muhtemelen bu yüzden gitmişti. Fişini prizden çektim. Diğer odalara gittim ve oraların suyunu almaya başladım. Tabi temizliğin en başından beri her yerdeki pencereler ve giriş kapısı açıktı. Hava sirkülasyon yapsın ki çabuk kurusun diye açmıştım. Ama soğuk hava böbreklerimi ağrıttı. Çünkü üzerimdeki montu çıkarmıştım. Çıkarmasam terliyordum. Şunu da diyim böyle tek başına viledayla suyu boşaltmak gerçekten zormuş. Diğer odaları temizlerken ellerim bayağı yorulmuştu. Bu yazıyı yazarken bile ellerimin yorgunluğunu hissediyordum. Salona tekrardan biraz daha alayım derken aklımdan da;
_" Allahım kime ne ettik de bunu bizim başımıza getirdin"
Derken birden aklıma geldi.
Kediler!!!
O da nereden çıktı ne alaka diyeceksinizdir. Haklısınız. Ama insanın başına bir musibet gelince hemen hafızasını,zihnini yokluyor. Evimin mutfağının camının önünde kediler var. Daha önce onlara su ve yemek veriyordum. Son zamanlarda ise onları istemiyordum artık. Bu yüzden de her geldiklerinde suyu doldurup onlara atıyordum ki gitsinler ve bir daha gelmesinler. Bundaki amaç da benim evde baktığım bir kedim daha var. O kedileri camın önünden kovmalıyım ki yakında yıllık izine ayrılırsam benim kediyi oraya koyayım. Sonra da kapıcıya mamasını verecektim ve her gün ona orada bakmasını isteyecektim. Ayrıca kediler çoğalmakta idiler de. Bu şu yüzden aklıma geldi. O kedilere su atıyorum diye mevla da beni suyla mı cezalandırmıştı acaba? Belki de. Zaten ne yaparsam mutlaka karşılığını buluyorum. Yıllarca bankadan paramın faizini aldım. Ama daha sonraları büyük abime yardım edeyim dedim ve yaklaşık yirmi bin lirayı buldu bu. Anladım ki bana yaramıyor. O zamandan beri de şans oyunları bile oynamam.
Neyse biz gelelim işe. Diğer odaları da temizlemeye koyuldum. Arada gidip sigortaya bakıyordum. Bir iki kez açtım yine attı. Biraz daha ortalık kurusun dedim belki açılır diye düşündüm. Diğer odaların da temizliği bittikten sonra bir müddet daha bekledim. Sigortayı açtım. Baktım ki elektrikler yanıyor. Oh ne ala en azından böyle bir aksilik olmadı. Bütün pencereleri kapıları kapadım. Büyük odada bulunan klmayı açtım. Salonda küçük sobayı açtım ve yerdeki bulunan çoklu prize doğru çevirdim. Mutfakta da ufo sobayı getirip açtım. Sonra bir güzel yeniden çay yaptım kendime. Saate baktım on ikiyi bulmuştu. Çay falan derken buraya deftere başımdan geçenleri yazayım dedim. Diz üstü bilgisayarım "q" klavye olduğundan tek tek parmakla yazıyordum. Bayağı bir yazdım. Hem de büyük bir iştahla. İnanın yazdıkça sanki yorgunluğumun hepsini atıyordum üzerimden. Demeye kalmadan sen o kadar yaz, uğraş o güzelim yazı yanlış bir tuşa basmaktan dolayı gitmesin mi sayfa. Gecenin belki de en kötü sürprizi buydu benim için. Giden yorgunluğum geri gelmişti. Kendi kendime oflanıp, kahrolurken neyse sabah artık evdeki masa üstünden yazarım diye düşünüp kapadım diz üstü bilgisayarımı. Sabah da eve gelip bu yazıyı ikinci defa yeniden yazıyorum şimdi.
Bilmiyorum. Gece küçük bir mekan içerisinde benim için hareketli geçmişti aslında. Bu herkesin başına gelecek, olabilecek bir şey ama Allah daha beterinden saklasın diyelim.
Saygılarımla.