3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1521
Okunma

-Yine gelmediler!...
diye mırıldandı.
Tek katlı bahçeli evin verandasında ki kızaklı ahşap sandalyede oturan yaşlı adam...
-Yine gelmediler!...
Tek bir bulut bile yoktu gökyüzünde.
Ay dolunaya gebe, gece sessiz ve serindi.
Kızaklı ahşap sandalyenin gıcırtısı ritmik bir şekilde gecenin sessizliğini deliyordu...
-Üşüteceksin bey artık gir içeri daha yeni geçti belindeki ağrı!
diye sızlanarak yanına geldi yaşlı kadın.
-Hem belki önemli işleri çıkmıştır. Kolay mı hayat! Eskisi gibi değil ki, borç harç çocukların okul taksitleri. Ya gelin yine hastalandıysa Allah göstermesin!.
İçeriden getirdiği battaniyeyi yaşlı adamın omuzlarına koydu yavaşça. Sonra her iki elinin avuçlarını iki yandan battaniyenin içine sokarak yaşlı adama sarıldı.
- Öff buz gibi olmuşsun vallahi hasta olacaksın!.
Yaşlı adam hiç kimse yokmuş gibi tepkisiz bir şekilde gözlerini yıldızlara dikmiş, hafifçe esen rüzgarın ağaçlarda ki son yapraklarla olan senfonisine dalmıştı.Yıllar öncesi geçiyordu film gibi gökyüzünde. Gözleri yaşarmıştı kızı doğduğunda ve onunla beraber ağlamıştı ilk çığlığıyla. Keza üç yıl sonra oğlu ile ilk kez göz göze gelişinde de. Onu ise bir haftalıkken görebilmişti ilk kez. Ya okula başladıkları gün, siyah beyazdı önlükleri ve el ele onları okuldan alışları...
Gökyüzü perdesinde düğünlerini izliyordu çocuklarının...Ve gidişlerini...Ve üç yıl önceki bayramda torunları ve çocukları ile ilk kez bir araya gelişlerini...
Ne kadar mutlu olduğunu düşündü o an...
- Dur ben sana bir kahve yapayım için ısınsın.
dedikten sonra içeriye girdi yaşlı kadın...
Aradan beş on dakika ya geçmiş ya geçmemişti, yaşlı kadın üzerinde iki kahve olan tepsiyle kapıda belirdi.
Ahşap sandalyenin gıcırtısı hala ritmik bir şekilde duyuluyordu...
-Buyur bey!..
- Cemil bey kahveniz!...
Yaşlı adam hiç bir tepki vermedi. Boynu yavaşça sol omuzuna doğru eğildi. Gözleri hala açık, dudağında sigarası yanmaktaydı...
Büyük bir gürültüyle tepsi yere düşerken, yaşlı kadının çığlıkları rüzgar ve yaprakların senfonisini çoktan sona erdirmişti...
-Bey!.. Bey!...Aman Allah’ım...
Yere düşen fincanlardan biri iki basamaklı merdivenden yuvarlanarak merdivenin köşesinde duran bir koç kellesinin ve sarılmış derisinin önünde durdu...
Yaşlı kadın telaşla amaçsızca sağa sola koşarken, gökyüzünde kayan bir yıldız karşıdaki karanlık tepelerin ardında kaybolmuş, Cemil efendi gökyüzündeki sonsuz mutluluk sahnesinde ki yerini çoktan almıştı...
Yaşlı kadının çığlıklarına uyanan komşuları perdelerini açtığında, gökyüzünde tamamlanmış bir dolunay gördüler...
Ahad...