18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2342
Okunma

Atam!
Bugün, mektuplar pulsuz gönderilecek senin sönmeyen ışığına…
Bugün, Ulu Önderini özleyenlerin ırmağı çağlayacak atlasın gerdanında…
Bugün, Al Bayrağımın dalgası senin emanetlerindeki yansımanın rengini daha da güçlü kılacak…
Bugün, beyaz güvercinler kanatlarına senin kokunu alıp savuracak küflenmiş uslara!…
Atam!
Çanakkale’de omuz omuza düşmana göğüs gererek savaşan dedelerimizin biliyorum ki kemikleri sızlıyor! Bölücülüğün hain kasırgasında kardeşliği yüreğinden vurmaya çalışıyor tarihini bilmeyen vefasızlar… Galeyana gelmeyeceğiz dedikçe biz, onlar rüzgârlarını daha bir kuvvetli estiriyorlar… Bu da yetmiyor; hiçbirşeyden habersiz, beyinleri yıkanan çocukların kalem tutması, Vatan kokusuyla dolması gereken avuçları polisimin, askerimin göğsüne yağan taşlarla doluyor…
Dağlarımızdaki gelincikler kırlangıçların çığlığında baharlar doğuracakken, sisli bulutlar kardeşçe yaşamak çağrısını ağrıya çeviriyor Atam! Ağrıyor damarlarımızdaki birlik türküsü… Kanıyor gözlerimize sakladığımız huzur ninnisi…
Kimi kime şikâyet etmek cümlesi hakkını vere vere değer kazanıyor Atam!…
Senin adını kullanıp gereksiz gürültü yapanlardan tut, senin adını sevmeyenlerin boşluğa asılan kırık seslerindeki savaş iniltilerine kadar bir hengâmedir gidiyor…
Bağımsızlığın bayrağını alnının ve yüreğinin akıyla teslim ettiğin her köşe şimdi kolay işgâller dizininin senaryolarını yazıyor… Bu senaryoyu yazanların bilmedikleri tek şey senin bize emanet ettiğin bağımsızlığı hiçbir gücün yok edemeyeceği gerçeğidir… Ve topraklarımızın bir parçasının bile her ne sebeple olursa olsun kimseye “bağışlanmayacağı” gerçeğidir!
Ey Atatürk’üm…
Kendi menfaatini hiç düşünmeden önce halkım diyen bir tablonun başkahramanı olurken sen, şimdi kendi için kahramanlık yapanların istilasında ülkem!… Şimdi egosunun bencil ateşlerini göğümün ak makamında utanmadan emzirenlerin işgâlinde emanetinin yüreği… Ve şimdi halkımın çocuklarının gözlerinde senin gözlerinde barınan ışığın ağıtı var Atam!
Atam!
Kirpiklerine sığdırdığın koskoca ülkemizi kahverengiye boyadıkları boşluklarının, kocaman deryasında anlamsızlaştırmaya çalışıyorlar… Senin çizdiğin gelecek haritası senin ilkelerine şartsız bağlanan fidanların göğsünde çınarlarını büyütecek… Onlar silgilerini boşa harcadıkça biz inanan yanımızı, tarihine sımsıkı bağlı yanımızı ve birliğin otağından çıkıp gelen zenginliğimizi onların fukara seslerinde bastıracağız!
Bazen aklımın asasına yaslıyorum Türkiye Cumhuriyeti için yaptığın yeniliklerdeki özel şifreyi… Ve kördüğüm gündemlerin çözümlerinin senin yeniliklerindeki şifrede saklı olduğunu görüyorum… Ama inadına, senin doğrularına eğrileriyle yaklaşanların silik zirvelerinde buluyorum ülkemin karanlıkta kalan çıkmazlarını… O çıkmazlar elbette yıllardır bize yeten ve yetecek olan bağımsızlık bankasında imha edilecek bir cılız çığlık olarak kalacak...
Sen Atam!
Attığın her adımın izini Vatanımın duvağındaki ak makamda imza olup atarken şimdi ülkemin en kutsal renkleri arka sokakların terlemiş masalarında paylaşılma riski ile savaşıyor... Bu da yetmiyor ülkem biraz sağlığına kavuşup koşmaya başladığı an gizli bir el tutuyor omzundan ve acıtıyor canını!
Biliyorum, senin emanetin kıyamete dek göğün alnından bağımsızlığını dalgalandıracak...
Biliyorum, Ayşe’si, Berfin’i, Dursun’u, Fadime’si, Hasan’ı, Süleyman’ı senin emanetine sahip çıkan mozaiğin en zengin sesi olacak…
Ve biliyorum ki, sallansa da yıkılmayacak bir kalenin sahibiyiz bizler…
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi bütün renklerimizi bayrağımızın sen kokulu dalgasında işleyip işleyip onların genzinde Vatan diye inleteceğiz Atam…
Rahat uyu Atam!
Biz senin bize güvenen yanını bereketlendiren sûr-u nur yağmurunun şahlanan umutlarıyız…
Mehtap Altan
10 Kasım 2011