5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
693
Okunma

Annemin çığlığını duydum önce, ‘kızım’ diye bağırdığını…
Babam daha sakindi, ya da öyle görünmeye çalışıyordu. Yapabileceği bir şey olmadığını anlamış gibi… ‘Korkma kızım’ diyebildi en son…
Bana sarılmıştı, annemi göremiyordum, iniltisini duyabiliyordum sadece.
Felaket bir ağırlık vardı üstümde.
Kıpırdayamıyordum.
Babamın başımın üstünden doladığı elinin parmaklarını görebiliyordum gözümün önünde,
Kıpırdamıyordu…
‘Baba’ dedim nefesimin yettiğince, ses vermedi. ‘Korkuyorum, bana ‘korkma kızım’ desene yine…’
Annemin iniltisi de kesilmişti bir süre sonra. Ağlayan, ağıt yakan insanlar vardı çevrede dayanılmaz bir uğultu kulaklarımda. Uzunca bir süre sonra küçük bir ışık doğrultuldu yüzüme. ‘Yaşıyor!’ diye bağırdı adamın biri. ‘Bak baba, çıkaracaklar bizi bu sıkıştığımız yerden…’
Önce beni çekip kurtardılar o küçücük delikten, ‘peki ya babamla annem(?)!’ diye düşünürken ‘öncelik hayattakiler’ dedi birisi. Yüzünde çaresizliğin ifadesi… Bu ne demekti?
Midem bulanmaya başladı, çok susadım, çok sıkıldım. Çok da üşüyorum üstelik…
Annemin ocaktaki yemeği, babamın ödeyemediği elektrik faturası, öğretmenime sormak için biriktirdiğim matematik soruları… Hepsi badanasını hep ertelediğimiz duvarların altında kaldı iyi mi?’’
Yoruldum sanırım, uykum var benim..
Annem babam merak eder, yanlarına gitmeliyim.
Biz hep erteledik, siz yapmayın…
Hoşça kalın, dostça kalın…
İnsan kalın!
E.Ö