8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
858
Okunma

Akşam yemeğinden sonra,
-Kahvelerimizi Hasan beylerde içelim mi, ne dersin?
-Geç kalmadan gidelim, iyi olur.
Bahar çiçeklerinden oluşan çiçek buketini ve çikolata kutusunu alarak yola çıktılar.
Kapıdaki sıcak karşılamadan sonra, sohbete başladılar.
Nazlı hoş geldiniz diyerek büyüklerin ellerini öptü, Kerem’e de hoş geldin diyerek, içeri çekildi.
Heyecandan kalbi deli gibi atıyor, ellerinin titremesinden, fincanları tepsiye yerleştirmekte güçlük çekiyordu.
Kerem karşılama sırasında birkaç kez göz ucuyla baksa da, gözler kendi üzerine de çevrili olduğundan, heyecandan başını göğsünden kaldıramıyor, sıkıntı içinde ellerini nereye koyacağını bilemiyordu. ’Ne zormuş kız görmeye gelmek’, diye geçirdi içinden.
-Sen nasılsın Kerem bey oğlum? İnşallah iyisindir. Hasan beyin sesiyle kendine geldi.
-Teşekkür ederim Hasan amca, iyiyim çok şükür.
Hasan bey misafirlerle ilgilenirken, Ayşe hanım kızına kahveleri hazırlamasını söyledi.
Nazlı’nın da çok heyecanlı olduğunu anlayan Ahmet bey, gerginliği azaltmak için:
-Getir kızım getir, ne demiş atalarımız ‘ehl-i keyfin keyfini kim tazeler, taze elden taze pişmiş taze kahve tazeler.’
-Oh mis gibi de koktu, ellerine sağlık kızım.
-Afiyet olsun Ahmet amca.
Rahmiye hanımın ve Kerem’in kahvelerini de verip, sandalyeye kısa bir süre ilişti.
Bir kahve içimi süre, büyükler konuşurken, kaçamak bakışlarla birbirlerini görmeye uğraştılar.
Yenge Kerem’in yanında oturuyordu. Bir ara erkekler sohbet ederken ’nasıl, beğendin mi?’dedi
-Doğru dürüst göremedim, diyemedi. Nazlı boşalan fincanları alırken, göz ucuyla yandan hafifçe baktı, fena değildi galiba. Yengesi olmadık bir kızı göstermezdi ona. Bir süre sonra tekrar görüşmek üzere müsaade istediler.
-Nasıl Kerem beğendin mi? deyince, siz bilirsiniz amcacığım olabilir, demekle yetindi.
Ertesi sabah Ahmet bey dükkâna giderken:
-Sen Kerem’le ben gidince iyice bir konuş, bakalım beğendi mi, sonra arkadan o gelir dükkana.
-Tamam, sana da hayırlı işler.
Oturma odasında, yengesiyle konuşan Kerem’e:
-Oğlum oyuncak mı bu? Nasıl Kerem görememiş Nazlı’yı derim. Niye gözünü açıp da iyice bakmadın. Hem insanın huyu ahlakı, ruhu güzel olsun.Yüzü güzele üç günde doyulur,huysuz şımarık , kaprisli bir kıza düşersen bir ömür çekersin.
Kerem de :
-İyi o zaman siz münasip görüyorsanız olsun, diyor.
Şimdi bir çok kişiye bu garip gelebilir. Görüşüp konuşup anlaşmadan, nasıl evlenmeye karar vermişler, diye.
O yıllarda insanlar, genellikle ailelerinin tercihlerine rıza gösterip, bir kere görerek de olsa evlenebiliyorlarmış.(En azından bana anlatılan olayda, bu iki gencin evlenmesi böyle olmuş.)
Damadın anne babası da olmadığından, kısa sürede aileler de münasip bulduğundan, düğün hazırlıklarına başlıyorlar. Gençlerin yaşayacakları ev iki ailenin katkılarıyla kuruluyor. Damat düğün eğlenceleri bitip, gelinin duvağını açınca, heyecandan zaten soluk rengi biraz daha uçmuş Nazlı’yı görünce, şok oluyor.
-Aman Allah’ım, o gece ben bu kızın bu kadar çirkin olduğunu nasıl görmedim.
(Nazlı karakteri 1950 li yıllarda farklı isimle ,İstanbul’da yaşamıştır).
Devam edecek