ÖNSÖZ
‘ “Bu ne sıcaktır Tanrım!” diyerek yataktan kan, ter içinde kalktım ve çift kişilik yatağımda doğrularak, başucumdaki dijital saatin göstergesine baktım. Saat neredeyse altı buçuk olmuştu ve ben sıcaktan yatağın içinde dönmekten bu saate kadar ancak durabilmiştim.
Temmuz ayının dördüncü günüydü ve
Türkiye resmen sıcaktan kavruluyordu. Size biraz kendimden bahsedeyim; adım Aleyna Gibson ve ben bir ölü dirilticisiyim… Şey… Tam olarak amatörüm desem daha doğru olur. Genelde işimi kazasız yapabildiğim hiç olmamıştır. Ama işimi sevmiyorum diyemem.
Yirmi yaşımdayım, 1,80 boyumdayım (evet, uzun sayılırım), yetmiş kiloyum,
kahverengi dalgalı saçlarım ve elâ gözlerim ile çok güzel bir kızım. Aslında tam olarak Türk sayılmam,
annem Amerikalı,
babam ise Türk’tür. Görünüş olarak daha çok
anneme benzerim. Yılın çoğunu ailem ile birlikte Amerika’da yaşardım, ama ölü diriltme işine başladığımdan beri
Türkiye’de yaşamaya karar verince tek başıma yaşamama izin vermediler. Bu yüzden kendime bir oda arkadaşı buldum. Adı Frank. Evet, şaşırdığınızı biliyorum. Frank aslında diğer erkekler gibi değil, o bir eşcinsel! Yani kızlarla ilgilenmiyor.
Bizim gibiler vampirlerin en büyük düşmanı olduğu söylenir, ama ben buna inanmıyorum. Çünkü Frank ile ben çok iyi anlaşıyoruz. Ah, onun vampir olduğunu söylememiştim, değil mi? Ne aptalım ama! Evet, ev arkadaşım bir vampir. Ne kadar garip bir durum değil mi?’
Aleyna hayatının değişmesini sağlayacak olan bir adamla tanışır, ama ne tanışma! Kendini harikalar diyarında bulan Alice gibi hisseder, tek farkı bu diyar harikalarla değil ölülerle doludur. Tek yapması gereken ise istenilen ölüyü bulup diriltmesidir, ne kadar zor olabilir ki, değil mi? Peki ama tanıştığı sarışın Viking’li vampiri ne yapacak? Bu hayatını ondan saklaması gerek, sonuçta bütün vampirler Frank gibi umursamaz olmaz. Bakalım dirilticimiz bu hayatını nasıl yaşayacak bunu birlikte öğrenelim.