11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1278
Okunma
Gün dinlenmek üzereydi
Denize bakan banka oturdu .Sakin ve durgundu deniz küçük dalgalar sahile geliyor tatlı bir müzik gibi kumlara vuruyordu
Yorgundu gönlü; hülyalı bakışlarla uzunca baktı güneşin gidişine. Acı bir gülümseme belirdi dudaklarında.
Bu gün birileri taşınmıştı komşunun üst katına; genç bir çiftti nasılda heyecanlıydılar.
Yeni bir yer; yeni bir muhit ve yeni insanlar onlar için zor olmalıydı. Ama gençtiler çabuk alışırlardı hele böyle dağları, zeytin ağaçları ile süslü ve sahili ile güzel bir kasabaya alışmak zor olmazdı.
Maziye daldı gözleri; yine bir zamanlar kendisi de böyle gelmemişti bu cennet yere.
İlk günler biraz yadırgamış olsa da sonra çok sevmiş bir daha gitmemişti buradan.
Öğretmen olarak gelişi; okula çocuklara alışması ve güzel geçen günleri tatlı bir hazla andı.
Okulların ilk gününde önce müdürle tanışmış sonra diğer öğretmenlerle...
Kısa zaman da sevdirmişti kendini; hem okulda hem çevresinde sade ve mütevazi idi .Büyükle büyük; küçüklerle küçük olmasını iyi biliyordu.
Okulların bitiminde bu ilçenin ileri gelenlerinden dünür gelmişti. İyi bir aile, saygın kimselerdi. oğulları kendi işlerinde çalışıyordu zeytincilik yapıyor ticaretle uğraşıyordu sayılan sevilen biriydi
Aileme danışmam lazım karar vermek için değişi oğlan tarafını daha mutlu etmişti
Rabbim yazmış yazıyı kim bozabilirdi ki muhteşem bir düğünle evlenmişlerdi
güzel bir ev döşemiş mutlu bir yuva kurmuşlardı o yaz güzel geçmiş denizin tadını doyasıya çıkarmıştı
Okulların açılması ile zinde bir şekilde başlamıştı derslere
Mutluydu, seviyor seviliyordu. Günler haftaları; haftalar ayları kovalarken içine tarifsiz bir acı çöreklenmişti.Evlenirken hiç düşünmediği bir konu vardı tahsil...
Çok sevdiği kocası ilk okul mezunuydu önceleri çok sorun yapmamıştı ama zamanla öyle günler oluyordu ki cahilliğin cehaletin tohumları ortaya çıkıyordu. İşte en önemlisi toplumda olan konuşmalar nerde nasıl konuşulacak ?
Okumak önemli mi? Evet çok önemli. Ama okumayan da kendini yetiştirmeli ortama uyum sağlamalı.
Ne yazık ki bu yoktu kocasında... Kendini yetiştirmediği gibi birde karşısındakini anlamıyor çok ta kırıyordu. Bu hal çok üzüyordu Gül öğretmeni nasıl davranacağını bilemiyordu.Evliliklerinin birinci yılı bitmiş şimdide çocuk sorunu başlamıştı .
Tabiî ki koca karısını suçluyor "Senin çocuğun olmuyor diye küçük çapta tartışmalara yol açıyordu
Doktora gidelim dediğinde" Benim doktorluk işim yok; sen git" diye tepki alıyordu.
Zavallı gül öğretmenin hayatı geceler gibi kararmıştı bu güzel beldede mutsuzluk başını döndürmüştü
Gittiği doktor senin bir şeyin yok çocuğun olur birde eşini görelim demişti
Evde bu konu açılınca kızılca kıyamet kopmuş
Gül öğretmenin göz yaşları dinmez olmuştu. Ne umutlarla evlenmiş; yuva kurmuş ama hayalleri deniz köpüğü gibi kaybolup gitmişti. Sade çocuk muydu derdi? Yok...yok değildi.
Artık eve geç gelen bir koca; gelse de sarhoş ve uyumsuz bir eşti ufacık bir şeyden kavga çıkarın cahil bir kocaydı
Dinlese karısını bir kere gitse doktora ne olurdu sanki ne kadar anlatsa konuşsa dinleyen yoktu ki
Ne kayın validesi ne görümceleri nede yakınları oğullarına söz geçiremez olmuştu
Gül öğretmende dayanılmaz olan bu evliliğe son vermek zorun da kalmıştı niye ne için çeksindi
Ayrılmak en güzel çözümdü öylede oldu
Genç yaşta dul olmakta varmış kaderde deyip sineye çekmişti
Okulda yetim öksüz bir çocuk vardı baba annenin büyüttüğü onu evlatlık alıp hayata devam etti bir daha evlenmeyi hiç düşünmeden geçti yılları
Oğulluğu büyümüş okumuş iyi bir mevki sahibi olmuştu kendine uygun cici bir kızla evlenip güzel bir yuva kurmuş
Gül öğretmeni de çok seviyor ;onun mutlu ve huzurlu olması için ellerinden geleni esirgemiyorlardı.
Güzel bir kız torun vermişlerdi kucağına. işte daha ne istesindi ki...
Rabbinin kendine vermediği çocuğu torun olarak kucaklamış çok çok mutluydu.
Kocası mı hemen evlenmiş ama çocuğu yine olmamıştı kuma almış olsa da rabbim ona evlat sundurmamıştı çocuk sevgisinden mahrum bir hayat sürerken içkili araba ile yaptığı kazada hayatını kaybetmişti
Gül öğretmen çok üzülmüş; ilk aşkı, ilk göz ağrısıydı nede olsa. Ama cahillikti işte... Bu düşüncelerle vaktin geçtiğini hiç anlamadı.
"Babaanne" diyen sese döndü.
Gülüm dedi gonca gülüm gel diye sarıldı küçük kıza
Anne seni çok merak ettik geç oldu niye dönmedin
"Özür dilerim oğlum dalmışım. Vaktin geçtiğini hiç anlamadım. Hadi gidelim" diye kalktı. Denize baktı. "Ah! Beni nerelere götürdün" diye.
Küçük kızın elinden tutup yürüdü; sevgi ve mutluluk dolu.
"Biliyor musunuz ? Yeni birileri geldi; komşunun üst katına gençler daha."
"Hayırlısı olsun annem; hayırlı komşu gelsin."
AYŞE KARAN
Sevgili dostlar, Öykü Sevenler Atölyesi olarak yazdığımız ortak öyküyü bir süredir sizinle paylaşıyoruz. Site dostlarımdan sevgili Ayşe Karan’ ın çok ince bir hareketi beni çok duygulandırdı. Bu sabah özelimdeki mesajla bu öyküyü göndermişti. Sizlerle paylaşmak istedim. Teşekkürler Aşye Ablacığım... Seviyorum sizi...