2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1582
Okunma
Tuhaftır yaşamak, duyguların duyarlılıklarının tesirinde kalınca anlıyor, aşkı insan. Ve en çok anlaşılmaya başlanınca gizemi kalkıyor aşkın. Ve belki de yazgıya bağlıyoruz yaşamın mutluluğunu.
Evet, bundan sebep tuhaftır yaşam, değişikliğin bizi de etkilemesinden korkuyoruz ve belirsizliklerin yanıltıcılığı ile bakıyoruz geleceğe. Nerede, ne zaman, kiminle ve hangi şartlarda olacağımızı bilmeden koşuyoruz arzularımızın peşinden.
Galiba, açığa vurduğumuz duygularımızdan çok gizlediklerimiz ile tutunuyoruz yaşama, ağlamayı da seviyoruz, aşkı sevdiğimiz gibi. Zaman ilerdikçe ve biz yaşlandıkça hikayeler artıyor hayatımızda, masallar kaybediyor gizemini ve şiirler şair yapıyor bizi, acılarımız ve ızdırablarımızla yazıyoruz çoğu şiirimizi.
Bence, toparlamaya çalıştıkça dağılan bir yaşamın parçası olmak için hatıralara da ihtiyaç duyuyoruz gibi. Ve hayatımıza yolu düşen her adım, bir iz bırakıyor yaşamımızda.
Tadını hissedemediğimiz aşk, ızdırab oluyor zamanla. Yine de elimizde olmadan değişiyoruz, her değişim kendimizi anlamaya yardımcı oluyor, anlaşılmadığımız zamanlarda ise aşık olduğumuzun farkına varıyoruz.
Kimbilir nerede...
Ve kim bilir kiminle...
Ne de olsa değişmek adil olmaktan daha kolay ve daha az acıtıyor canımızı.
Adına aşk dediğimiz, anlaşılmadığımız bir an ve aşkı yaşamayanlar en çok şanssız olanlar çünkü bir başkası için ağlamıyorlar.
Kobi abe’nin dediği gibi, kumlar biz kafamızda aslında...