2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
633
Okunma
1970’lerde görev yaptığım Hisar Köyü’nde kan davası vardı.
Dolayısıyla bir grubun erkekleri gurbetteydi.Köyde tamı tamına dokuz erkek vardı kahvenin müşterisi olan.
Adları şu an bile aklımda:İki öğretmen,kahveci Yamuk,Yamuk’un oğlu Mehmet,Şakir,Mahmut,Talip,İsmail ve Asım.Ben de hemen her gün kahveye gider,çoğu zaman oyun oynayanları seyrederdim.
20’li yaşlarda olduğum için hem çok genç,hem de sevilen bir öğretmendim.Ama kahveye gittiğim bir gün,köylülerin bana bakışlarında bir tuhaflık sezmiştim.
"Ne var,hayrola "deyince,hepsi birden,
-Sabri Hoca,ne olacak,sen bizim çocuklara küfür etmişsin,kötü söz söylemişsin dediler.
Ben de,
-Ne demişim,nasıl küfür etmişim diye sordum.
Tekrar,beraberce,
-Ne olacak,bizim çocuklara ’kızan" demişsin,bundan kötü laf mı olur dediler.
Trakya’da doğmuş,Ege’de çalışmıştım.
Ninem bile beni,"Abe kızanım" diye severdi.
Ama "kızan"ın burada ve Anadolu’nun çoğu yerinde,"Çiftleşme zamanı gelen hayvan/köpek" anlamına geldiğini bu tatsız olayla öğrenecektim.
Şimdi bile aradan geçen bunca yıla rağmen,"kızan" sözünü korka korka kullanmaktayım.
Köylüler beni dinlemeden karar vermişlerdi.Bırak kararı,"infaz" bile gerçekleşmişti.O zaman nereden bilecektim,dinlemenin çok önemli olduğunu.
Adını bile duymadığım ABD’nin 36.Başkanı L.B.Johnson’ın "Dinlemiyorsanız,öğrenemezsiniz"sözünü nereden bilebilirdim?