3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1853
Okunma
Yılların ardından seslenmek misali mektuplar bırakıyorum ummana!.. Kıyamadığımdan atmamışım adına gelen hiç bir mektubu ve yazıpta gönderemediklerimi. Bazen gecenin ıssız vakitlerine düşen bir melodi. Kaçıncı defadır okunsada her defasında ayrı diyarlara alıp götürüyor. Sonra eski şekliyle özenle saklıyorum sararmış yıpranmış yaprakları. Yeniden yazarken yokluğunda, bu kez adresine göndereceğim tüm cesaretimle. Sonra cevabını bekleyeceğim, akşam üstü telaşında heyacanla. Hayra yoracağım geciken cevabı. Gecenin koynunda yorgun düşsemde, ucunda fecre kadar beklemek olsada bekleyeceğim. Tulu vakti getiremesede, bir sonraki güne umudu taşıyacağım. Şafak vakti düşeceğim sokaklara, inadına sokakların sensiz sessizliğini ayak seslerimle bozacağım. Her adımda adını zikreden yalnızlığıma diyeceğim ki, bekleyeceğim gelmesende.
Bu kaçınca mektup bilinmez ki adına yazılmış. Şimdi yokluğunda yazıyorum ya, sensiz gecemin bir yerinde, bir defasında yanımdayken yazmışım ama sana okumadan saklamışım. Şimdi yokluğunda okurken aynı satırları, iyi ki o gün okumamışım yüzüne diyemediklerimi!... Dilden düşen söz nasıl hükümsüzse yanında yazılanlarda riya taşısa gerek.
Yokluğuna yazılmış ağıt belleme ne olur bu mektupları. Kelimelerin ardına gizlenmiş hasretine yanan yüreğimi ve çaresiz yalnızlığımı şikayetlendiğimi sanma ne olur. Vuslatını beklemek yarınım için umut. Bir kez olsun sormadıysam gelişini, dönmeni bekliyorum diye yazamam. Körfeze düşerken güz güneşinin takatsiz feri, gözlerinin kamaştırdığını bilirim. İmbat eserken saçlarını savuracağını bilirim ve serinliğinin gönlünü ferahlatmayacığınıda!...
Bir kez düştüm ya gecenin diline, yine sensiz karanlığında oturmuş sana yazıyorum. Eline geçtiğinde kopuk kopuk gelirse yazdıklarım, oradan buradan dereden tepeden manasız kelimelerin ihaneti bilesin!... Nasıl kalabalığın içinde sessizce konuşmuşsak, yazılanların da hükmü odur derim! Bazen beyaz bir sayfada göndersem, yazamadıklarımı okuyacağını bilirim.